Forum'da ara:
Ara


Yazar Mesaj
Mesaj05.10.2008, 15:39 (UTC)    
Mesaj konusu: Güzel ve Anlamlı şiirler (sizlerde gönderin)

Savaşa Hayır,

Yurtta sulh, cihanda sulh diyen Atamız
Özlemler barış için, birleş savaşa hayır,
Çiçekler ile dolsun bu güzelim dünyamız
O çiçekler solmadan, seslen savaşa hayır.


Günahsız o yavrular, garip yetim kalmadan
O nur yüzlü anneler, boynu bükük olmadan
Ne güzeldir yaşamak, hiç kimse ağlamadan
Kin ve düşmanlık bitsin, dostlar savaşa hayır.


Meğer ahkam kesenler, görmez duymaz oluyor
Bilmem ki bu savaşı, hangi insan seviyor
Suçlular saraylarda, suçsuz insan ölüyor
Ne güzeldir yaşamak, haydi savaşa hayır.


Ülke menfaatiymiş, başka kılıf arayın
Nerde insan hakları, yanlı karar almayın
Şimdi çocuklar ise, yarın da siz ağlayın
Kardeşçe-arkadaşça, sevin savaşa hayır.


Tarih sayfalarından, bir bakın örneklere
Bu soğukta çocuklar, girmez harap evlere
Sen ey Garip Feryadi, seslensen yüreklere
Tek bir yürek,tek ağız, haykır savaşa hayır.
Mesaj05.10.2008, 15:40 (UTC)    
Mesaj konusu:

Barış için

Al kalemi eline
Yaz Barış için

Tut yavrunun elinden
Koş Barış için

Önündeki hendekleri
Aş Barış için

Hece hece ekleyip
Oku Barış için

Dağları aşıp da gel
Yol ver Barış için

Herkesi doyurur bu sofra
Ye Barış için

Kardeşçe hep yanyana
El salla Barış için

Birleştir düğmeleri
Kenetlen Barış için

Selam söyle dostlara
Yolla Barış için

Arkadaş ol eşekle
Sev Barış için

Kara sevdalara gönlünü
Bağla Barış için

Aç kapalı bohçanı
Pazar eyle Barış için

Dudağımızda son bir türkü
Söyleyelim Barış için

Veren de Allah alan da
Unutmayalım Barış için

Ayşe Adlım
Mesaj05.10.2008, 15:40 (UTC)    
Mesaj konusu:

Barış Nedir Sevgilim

barış nedir sevgilim biliyor musun
bir köprü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken
halka açılamadan batan bir şirket
iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış yoksa
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun söyle sevgilim
Einstein'ın Roosevelt'e yazdığı mektup mudur barış
Lozan'dan gelen telefon mu Mustafa Kemal'e
çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa söyle sevgilimde ki
tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati
ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran
bir melekde ki aptalların türküsü
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde ki sevgilim
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların
barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir barış
kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın barış
halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde
açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış
patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur
son dakikada bunların hiçbiri
hiçbiri değilse barış söyle sevgilim savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi' sözcük türşu dillerden düşmeyen barış

Akgün Akova
Mesaj05.10.2008, 15:41 (UTC)    
Mesaj konusu:

Diller Barış Desin

Gelin dostlar görüşelim
Diller barış barış desin
Sevgi alıp verişelim
Güller barış barış desin

Savaş demek cahil işi
Bİr birine biler dişi
Barış özler kamil kişi
Eller barış barış desin

Koca dünya heder oldu
Nice nice güller soldu
Sazlarımız hanı noldu
Teller barış barış desin

Atom değil sevgi sakla
Kusurları kapat akla
Özündeki kini pakla
Kullar barış desin

ŞAHİNİ yim müşfik ana
Ağlatmayın yana yana
Biz saralım canı cana
Kollar barış barış desin

10-01-2003

Ozan Şahini
Mesaj05.10.2008, 15:41 (UTC)    
Mesaj konusu:

Barış şimdi göklerde

Uzat bana elini renginde değilsem de
Kalbinle anla beni dilimi bilmesen de
Yoksan eğer yanımda barışı düşün sende
Tutuşalım el ele haykıralım dünyaya
Biz barış istiyoruz, barış istiyor dünya

Nerede olursan ol sesim gelecek sana
Ya kuşun kanadında yada zeytin dalında
Sende söyle bizimle çınlayalım her yanda
Tutuşalım el ele haykıralım dünyaya
Biz barış istiyoruz, barış istiyor dünya

Dünya verse el ele aç insanlar doyacak
Bir karış toprak için savaşlar olmayacak
Çocuklar ölmeyecek dünya mutlu olacak
Tutuşalım el ele haykıralım dünyaya
Biz barış istiyoruz, barış istiyor dünya

Şarkımız tüm dillerde barış yükselir elde
Dünyayı sarsın diye barış şimdi göklerde
Sende söyle bizimle çınlayalım her yerde
Tutuşalım el ele haykıralım dünyaya
Biz barış istiyoruz, barış istiyor dünya

Mahmut Çatak
Mesaj05.10.2008, 15:42 (UTC)    
Mesaj konusu:

Barış

Önce kendinle barış
Sonra etrafınla barış
Daha sonra,
Dünya ile barış
O zaman
Barış içinde yaşarsın..

Sümer Küçük
Mesaj05.10.2008, 15:43 (UTC)    
Mesaj konusu:

O Barış

O modern şarkıların
halaycı başısı.
O halaycı mendili sallanan
ağır ağır.
Adı Barış.
Öyle ya,
“Yurtta barış dünyada barış”

O Barış ya,
Barış öldü ya,
Sanmayın barış ölecek.

O Barış ya, ipek bir mendil,
Sallanır ha sallanır halaylarda.

O barış ya,
Gömer savaşları..

(Selçuk Şahin Haydarpaşa/1999)

Selçuk Şahin
Mesaj05.10.2008, 15:43 (UTC)    
Mesaj konusu:

Barış İstiyorum

Gezdim dünyayı karış karış
Kalmamış sevgi, kalmamış asayış
Düşman olmuş herkes birbirlerine
Barış istiyorum ben barış

Asırlarca savaşıp durdu insanoğlu
Ne gerçeği buldu, ne de doğru yolu
Birde çıkardılar şu uyduyu
Barış istiyorum ben barış

Bir tarafta ağlayıp inlerken açlar
Savunmaya harcanıyor milyarlar
Ne zaman akıllanacak şu insanlar
Barış istiyorum ben barış

İdareye kalkanlar var dünyayı
Dinlemeyin artık Amerika, Rusya’yı
Bu kalbimin insanlığa çağrısı
Barış istiyorum ben barış

Rotterdam,30-12-1989

Ensar Aktaş
Mesaj05.10.2008, 15:44 (UTC)    
Mesaj konusu:

Dünya da Barış Kardeşlik Olsun

El ele verelim, birlik olalım
Dünya da barış kardeşlik olsun
Zulüme birlikte karşı koyalım
Dünya da barış kardeşlik olsun

Gönlümüze dolsun aşk ile sevgi
Bulunmaz insanın dünyada dengi
Kendi nefsimizle yapalım cengi
Dünya da barış kardeşlik olsun

Ne ezen olsun ne de ezilen
Özgürce yaşamak arzu edilen
Kıyarmı cana insanım diyen
Dünya da barış kardeşlik olsun

Çocuklar çiçektir çiçek solmasın
Analar melektir hiç ağlamasın
Dilerim savaşlar artık olmasın
Dünyada barış kardeşlik olsun

Nüklüer silahlar kalksın aradan
Hepimizi bir yarattı yaradan
Misafiriz zaten yalan dünyadan
Dünya da barış kardeşlik olsun

Nasıl tok oluruz komşumuz açken
Gülüp eğlenilmez savaş izlerken
Hep birlik olalım vaktimiz varken
Dünya da barış kardeşlik olsun

Milyarlarca dolar verilirmi füzeye
İnsanlar açken gidilir mi uzaya
Bir daha mı geleceğiz dünya'ya
Dünya da barış kardeşlik olsun

Savaştan sonrası açlık sefalet
Terör hortlar orda başlar esaret
Rezillik dizboyu korkunç felaket
Dünya da barış kardeşlik olsun

Çernobil insanlığın yüz karası
Halen kapanmadı hiroşima yarası
Amerika baş katil oldum olası
Dünya da barış kardeşlik olsun

Avrupa terörün kalleş çocuğu
İnsan hakları, demokrasi nutuğu
Güner unutmak zor rusyadaki okulu
Dünya da barış kardeşlik olsun

Ozan Güner Kaymak / Amsterdam 22.08.2005

Güner Kaymak
Mesaj05.10.2008, 15:45 (UTC)    
Mesaj konusu:

Dost Dediğin

Dost dediğin
Dostun yüreğinden geçeni bilmeli
Dost dediğin
Dostunu karşılıksız sevmeli
Dost dediğin
Verecekse almadan vermeli
Dost dediğin
Yüreği kan ağlarken, dost için gülmeli
Dost dediğin
Kara toprak gibi sadık kalabilmeli
Dost dediğin
Sığınacak yerin yoksa kucağını açabilmeli
Dost dediğin
Güne sıcak bir güneş olup doğabilmeli
Dost dediğin
Geceye parlayan yıldız olabilmeli
Dost dediğin
Sırtını yasladığın asırlık bir çınar
Dost dediğin
Gerektiğinde bir kalkan olabilmeli
Dost dediğin
Kahpe kurşuna göğsünü siper yapabilmeli
Dost dediğin
Velhasıl dost olduğunu bilmeli
Dost dediğin
İki yüreği bir beden sayabilmeli
Ben herkese dost demem
Benim dostum
Yüreğimin sesini uzaklardan duyabilmeli
Dost o zaman dosttur
Dost dediğin
Bir batında doğan kardeş olabilmeli

Yazım Tarihi 27+28-04- 2003 Saat 12.40
Salih ÖZALAŞAN
Mesaj05.10.2008, 15:46 (UTC)    
Mesaj konusu:

Dost aradım dost aradım

Gönülde seyran edecek
Dost aradım dost aradım
Görünce bayram edecek
Dost aradım dost aradım

Canıma katacak canı
Birlik dolaşacak kanı
Sevgi saygı temiz anı
Dost aradım dost aradım

Dost dosta verir mi acı
Dost dostun derdin ilacı
Bir ömür başımın tacı
Dost aradım dost aradım

Bedenime baş olacak
Kazanımda aş olacak
Sırrıma sırdaş olacak
Dost aradım dost aradım

Borani sevgiye kanık
Benim gibi bağrı yanık
Bir ömür gönlüme konuk
Dost aradım dost aradım

Halil Çimen
Mesaj05.10.2008, 15:46 (UTC)    
Mesaj konusu:

Düşlerde Güldü Zaman

Zaman geçiyordu düşlerden
hiçliğine tamamlarken gerçeği
kristal küreye vuran ışıktı zaman

Kırık ve renkli

Zaman geçiyordu acıtan gülüşlerden
nakşında kuruyan kirpik rimeli
nemlenmiş vedalarda
bir ipek mendildi zaman

Yırtık ve kirli

Zaman geçiyordu telâşelerden
sıkıntılar dökülüyordu heybesinden bir bir kaygılar
tenhalıktı büyüyen karanlığında zaman

Dehşet ve kindi
Aynıların görüntüsünden geçiyordu zaman
haza haz, acıya acıydı
kimineyse
üzerinden yılları yüklenmiş nehirler geçen
bir çakıl taşıydı zaman

Yük ve mihnetti

Zaman geçiyordu sevişmelerden
ince ışıklarda kırılan aşkın
süzüldüğü camdı zaman
camdan süzülen ışığın hangi tarafı
kimdi

Sen ve öteki

Bir büyük bütünden geçiyordu zaman
silinemez sevgiden
doğumun, ölümün ötelerinde
güzeli yeşertiyordu içinde varoluşun çiçeği
zamanı çoğaltan oydu belki de

Gül ve dikeni

Zaman geçiyordu düşünüşlerden
savuruyordu saçlarını evrene
bir telinde yıldız, diğerinde güneşti
neyi kovalıyordu o koca bilge
bilinir mi nasıl yaşardı zaman

Keyif ve zevki

Acılardan geçiyordu zaman, dertlerden
kemer gibi dolamıştı beline sargı bezini
merhemi dilindeydi
derin yaralar gezginiydi zaman

Yorgun ve terli

Derilmez bahçeydi zaman, uçsuz bucaksız
bütün kipleri içeren
tüm hâlleri de
her şey onun içinde büyütüyordu kendini
aşıyordu zamanı yalnız

Yokluk ve sevgi


Tamlardan geçiyordu zaman kendini büyütenden
hangi varlık tamamlansa, heplense
tümü hiçe gönderiyordu yokluğun teğetinde
hiçi başka zamana
her anıyla kendini bütünlüyordu zaman

Uçuk ve yerli

düşürülen saatlerden geçiyordu zaman tik taksız
bukağıdan, zincirden
zihnin bilince açılan penceresinde
beşikten mezara değildi zaman, daha öteleriydi

Artı ve eksi

Geçilemiyordu yokluk
sessizlikler de

Şimdinin sarpında yaşanan
ulaşılmazlar köprüsüydü zaman
umudun sıratı selleyen uçurumuydu

Sonsuz ve ilki



Kavram Karmaşa Edebiyat - Kültür - Sanat Dergisi
Mesaj05.10.2008, 15:47 (UTC)    
Mesaj konusu:

Gitme Zamanı

Üç kez çalmıyor artık postacı kapıyı
Bir toz duman da yok varoşlardan yükselen
Son çiçekçi terk etti bu kenti
Sen durmadan bir hıçkırığa tutunuyorsun
Gözyaşınla suluyorsun içindeki kaktüsü
İçi patlamış bu kentin
Hançerlenmiş bağırsak gibi kokuyor

Duyuyorum, ağır ağır atıyor adımını
Evet gelen o sevgilim, gelen, gitme zamanı

Ya denize koşuyor damlalar, ya dağlara
Artık yağmur düşmüyor bu kente
Çeviren yok umut sokağında kum saatini
İnanmıyorum mevsimlerin tükendiğine de
Hepsi dönüp dönüp geliyor geri
Tükenen biziz oysa zamanın kollarında

Sarıyor bizi hüzne açılan kucağı
Sarıyor bizi sevgilim, gitme zamanı

Konuşmanın yetmediği yerdeyiz şimdi
Anlatımın çıkmaz sokağında yani
Ha diyorum ki unutmadan, bir de kendine anlat
Ya da dinle tutabilirsen, salkımsöğüdün dallarıyla
Oynaşan rüzgârda, yapraklarda çırpınan sesimi
Ve bir türkü sıkıştır dudak kıvrımlarına

Buklendeki gül gibi, hani o sarı...
Sarardı gülün rengi, sevgilim, gitme zamanı

Gün gelir bu aşk rüzgârla dokunur tenine
Ve sen unutulmaz olursun
Aşkın acı bir gülümseme olur yüzümde
Yüzümdeki gülümseme bir acı..
Bir şey var ki kalbimin kapısına dayandı

Tepeye dikilmiş gün salıyor selamını
Gözü ufukta günün, sevgilim, gitme zamanı

Kar dediğin gün beyazı, kahır yağdı başıma
Sevince veda dedim, kederle uyumsuzum
Dökülsün döküldüğü kadar saçlarım
Savrulsun ömrüm
Dönüp toplarsam namussuzum

Eşiniyor huysuz doru, vuruyor ayaklarını
Yol istiyor sevgilim, bu yol, gitme zamanı

Kalamıyorum, oturamıyorum bir yerde
Kıvranıp duruyorum aşkın ekseninde ve acının
Bitsin diyorum, bitsin sözün düştüğü yerde
Zamanın kalbinden uzanan bu zincirin halkası
Ve başlıyor bitiş dönülmezliğine
Sevişmeyle dolduruyoruz günü
Öpüşme oluyor adı zamanın
Yıldızların ve güneşin yeniden doğması oluyor

Doyuyor, yoruluyoruz; çevriliyor kapının tokmağı
Gitme zamanı sevgilim, gelen, gitme zamanı



Damar Edebiyat - Kültür - Sanat Dergisi
Mesaj05.10.2008, 15:48 (UTC)    
Mesaj konusu:

Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)

Necip Fazıl Kısakürek
Mesaj05.10.2008, 15:50 (UTC)    
Mesaj konusu:

Aldrıma gönül
Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma

Dışarıda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mapus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma
Önceki mesajları göster:   


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Türkiye & Erdem Çorapçıoğlu