Forum'da ara:
Ara


Yazar Mesaj
Mesaj10.11.2009, 20:57 (UTC)    
Mesaj konusu: Atamız Sayesinde Ne Kadar Rahat Uyuyoruz Ki,Hala Uyanamadık!

Dostlar bugün için bir yazı yazacaktım ancak çok daha güzel bir fikir geldi aklıma zamanım kısıtlı olduğundan onu gerçekleştirme yoluna gideceğim. Fikri söylemeyeceğim yaparsam yazarım zaten Razz

bugün Cumhuriyet Meydanı'nda büyük ustanın heykelinin karşısında saygı duruşunda dururken ve biriken kalabalığı da görünce bu ülkede gerçekten bir şeylerin farkında olanlar var dedim.

sonra evime geldim haberleri izliyorum, bir ülkenin liderini anmak için güneşin altında bekleyen ve tansiyon hastası olan, bugün harp çıksa askerin çorabını yıkar, yemeğini yaparım diyen 80 yaşındaki bir kadınla karşılaşıyorum. Haliyle gözlerim doluyor. Ve kendi kendime diyorum ki karanlık boşa çabalıyor. Bu güneşin önünü hiçbir şey kapatamaz.

ben genelde siyasi yazılar yazarım ve tanıyan bilir Atatürk aşığıyımdır, burada siyasetin dozlusu yasak olduğundan ve dediğim fikiri gerçekleştirmek istediğimden ve zamanım olmadığın aşağıdaki başkası tarafından yazılan eski ama güzel bir yazıyı paylaşayım dedim..

unutturmayalım dostlar, bu başlıkta okunmaya değer yazıları paylaşalım, kimse paylaşmazsa ben paylaşırım tek başıma Wink

ve yazı:

Babası öldü.
Yetim büyüdü.
Üvey evlat oldu.
Tutuklandı.
Hapse atıldı.
Sürüldü.
İşsiz kaldı.
Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne: Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.
Hastalandı...
Böbreklerinden.
Vuruldu...
Göğsünden.....
Mesleğinden atıldı.
İdama çarptırıldı.
Kardeşleri öldü.
Çocuğu olmadı.
Boşandı.
Karaciğeri iflas etti.

Evet...
Mustafa Kemal Atatürk bu.

Evladı olmayan bir yetimin, duygularını anlatın... Anlatın ki, o yetimin,
evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini anlasın evlatlarımız.

Cumhuriyet, çocuklara anlatıldığı gibi, folklorik bir müsamere coşkusundan
ibaret değil çünkü... Anlatın ki, kökeninde barınan derin hüznü kavrasınlar.

İşte liste yukarıda.
Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, gelmiş... Bunu
anlatın.
Direnen...
Teslim olmayan ruhu anlatın.

Korkmasınlar engellerden.
Korkmasınlar yalnız kalmaktan.
Korkmasınlar işsizlikten.
Korkmasınlar parasızlıktan.
Korkmasınlar alçaklardan.
Korkmasınlar doğrulardan.


Yürek dediğin...
Sadece organ değil arkadaş.
Bunu anlayın!!!


ve bir anı:

İzmir kurtulmuş, çok tatlı bir yorgunluk, Ankara'ya hareket edecekler...
Trene binerler ve kompartımana çekilirler. Ertesi gün, yaveri, Atatürk'ün kompartımanının kapısını çalar. Atatürk, yorgun, bitkin bir halde kravatını yıkamaktadır. Yaveri: 'Paşam bu ne hal, hiç uyumadınız herhalde; niye böylesiniz', der. 'Çocuk, kompartımanıma yastıkla battaniye koymayı unutmuşsunuz, kolumu yastık yaptım ağrıdı, setremi yastık yaptım üşüdüm,uyumadım kalktım', der. Yaveri: 'Aman Paşam! Birimize haber vereydiniz; hemen size bir yastıkla battaniye getirirdik', der. Ve bir ülke kurtarmaktan dönen komutan tarihi bir cevap verir:'Geç fark ettim, hepiniz en az benim kadar yorgundunuz, hiç birinize kıyamadım. Önemli olan benim uyumam değil; milletimin rahat uyuması'.


ATAMIZ SAYESİNDE NE KADAR RAHAT UYUYORUZ Kİ;
HALA UYANAMADIK !?!!
Mesaj10.11.2009, 20:59 (UTC)    
Mesaj konusu:

Süpersin........

Süper Paylaşım...

Bende Bu Konuda Paylaşımlarımla DESTEK Olacağım... Wink
Mesaj10.11.2009, 21:05 (UTC)    
Mesaj konusu:

Çok uyuruz daha biz.. Bu sefer uyanamayızda..
Ölürüz..
Neden ölürüz? Siz düşünün artık orasınıda.
Mesaj10.11.2009, 21:06 (UTC)    
Mesaj konusu:

desingxxkod yazmış:
Süpersin........
Süper Paylaşım...
Bende Bu Konuda Paylaşımlarımla DESTEK Olacağım... Wink


teşekkür ederim, bu bugüne has olmamalı bu konuyu olabildiğince burada tutmaya çalışalım..

ve üstattan bir şiir :

MUSTAFA KEMAL

Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim
Ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
Ağlar ağlar cihan ağlar
Mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz altmış üç yetim
Yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
Her geçen seni bizden parça parça götürür
Mustafa'm Mustafa Kemal'im

Diz dövdüm
Gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
Sakarya'nın suları nâmın söyleşir
Hemşehrim sakarya öksüz sakarya
Ankara'dan uçan kuşlar
Kemal'im der günler günü çağrışır
Kahrolur bulutlara karışır
Gök bulut yaşmak bulut
Uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafa'm Mustafa Kemal'im

Nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
Çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş südü sıcaklık
Ellerinden öperim Mustafa Kemal
Senin dalın yaprağın biz senin fidanların
Biz bunları yapmadık
Sen elbette bilirsin bilirsin Mustafa Kemal
Elsiz ayaksız bir yeşil yılan
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler
Çün buyurdun kesenleri astılar
Sen uyudun asılanlar dirildi
Mustafa'm Mustafa Kemal'im


Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor
Dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
Bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
Değirmen döndü dolandı yıllar oldu
Bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını
Günahı vebali öğretenin boynuna
Erdirip oldurana ana avrat sövmesini
Yüreğim kırıldı kanım kurudu
Var git Karadeniz var git başımdan
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın
Mustafa'm Mustafa Kemal'im


Ankara'nın taşına bak
Tut ki baktım uzar gider efkârım
Çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
Gözlerimin yaşına bak
Ankara kalesi'nde rasattepe'de
Bir akça şahan gezer dolanır
Yaşın yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak
Mustafa'm Mustafa Kemal'im

ATTİLLA İLHAN
Mesaj10.11.2009, 21:07 (UTC)    
Mesaj konusu:

net-tr yazmış:
Çok uyuruz daha biz.. Bu sefer uyanamayızda..
Ölürüz..
Neden ölürüz? Siz düşünün artık orasınıda.


ölümde bağımsızlıktır benim korktuğum esaret..
Mesaj11.11.2009, 10:28 (UTC)    
Mesaj konusu:

Bunu bizimle paylaştığın için teşekkürler kardeşim Wink
______________
> Web sitenizi radyomuzdan anons yaparak tanıtmamızı istermisin? > Üstelik tamamen ücretsiz! Tıkla > http://www.bedava-sitem.com/forum/viewtopic.php?t=132612
> Türkçemiz ile ilgili kendi yazdığım makaleyi okumak ister misin? Tıkla > http://www.bedava-sitem.com/forum/viewtopic.php?p=639445#639445
Mesaj11.11.2009, 12:58 (UTC)    
Mesaj konusu:

Türk Gençliği UYUMA,yağacağın çok iş var !
Mesaj11.11.2009, 13:24 (UTC)    
Mesaj konusu:

Çok Güzel Paylaşım.Teşekkürler
Üzülerek söylüyorum ama biz daha çok uyuruz.

______________
twitter.com/hakan_ozdemirr
Mesaj11.11.2009, 14:43 (UTC)    
Mesaj konusu:

Bende kardeşime teşekkür ediyorum bu güzel konuyu açtığı için Wink elimden geldiğince düzenli ve güzel aynı zamanda anlamlı paylaşımlar yapacağım..

İlk paylaşımım ;


İKİ MUSTAFA KEMAL..!


İki Mustafa Kemal vardır.


Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal. .


İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir!.


O, memleketin her köşesinde yeni bir fikir, yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve mücadeleci bir topluluktur..


Ben onların rüyasını temsil ediyorum..


Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir..


O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz..


Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur
Mesaj11.11.2009, 18:07 (UTC)    
Mesaj konusu:

royalfm yazmış:
Bunu bizimle paylaştığın için teşekkürler kardeşim Wink


seyirmax yazmış:
Türk Gençliği UYUMA,yağacağın çok iş var !


hakan-fan yazmış:
Çok Güzel Paylaşım.Teşekkürler
Üzülerek söylüyorum ama biz daha çok uyuruz.


okuduğunuz ve yorum yaptığınız için ben teşekkür ederim dostlar Wink

byqraphix yazmış:
Bende kardeşime teşekkür ediyorum bu güzel konuyu açtığı için Wink elimden geldiğince düzenli ve güzel aynı zamanda anlamlı paylaşımlar yapacağım..

İlk paylaşımım ;


İKİ MUSTAFA KEMAL..!


İki Mustafa Kemal vardır.
Biri ben et ve kemik, geçici Mustafa Kemal. .
İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir!.
O, memleketin her köşesinde yeni bir fikir, yeni bir hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve mücadeleci bir topluluktur..
Ben onların rüyasını temsil ediyorum..
Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir..
O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz..
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal O'dur


teşekkür ederim dostum hem yorum hem de paylaşım için..
Atatürk bir "beyin"di kendisinin de dediği gibi vücut ölür, beyin ölür ancak o beynin ürettikleri yok olmaz. Yok edilmeye çalışsa da yeni beyinlerde tekrar tekrar doğacaktır.

dostlar katılım bekliyorum bu konuya.. 2009'dan geriye sayma konusunda olduğu kadar katılım bekliyorum ki geriye sayabileceğimiz 2010-2011 yıllarımız olsun...
Mesaj11.11.2009, 18:25 (UTC)    
Mesaj konusu:

“Bu memleket tarihte Türktü, şimdi de Türktür, sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”

-Mustafa Kemal ATATÜRK

Bir 10 Kasım sabahı, adıma gelen e-postaları açtığımda Atatürk’ümüzün özelliklerini yansıtan bir veri ile karşılaştım. Atatürk ile ilgili bilgi ve belgeleri her zaman ilk kez duyuyormuşçasına ya da yeni olarak algılarım. Bu kez de öyle oldu. Duygu ve düşüncelerimi değerlendirmek geldi içimden. Medya kanalıyla ilgi duyanlarımla peşleşmek istedim. İşte ‘Atatürk’ümüzün kimi özellikleri’ ve ‘Nerdesin’ şiiri:

Atatürk’ümüzün kimi özellikleri

1. “ Ata ” sözcüğünü sevmezdi
Atatürk, hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine” Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2.En sevdiği yemek
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.

3.En büyük hayalî dünya turuna çıkmaktı
Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek en büyük hayaliydi.

4.Başucu kitabı “Çalıkuşu” ydu.
Binlerce kitabı vardı. Ama bunların arasında bir tanesini hayati boyunca hatta cephede bile başucundan ayırmadı. Reşat Nuri Güntekin’in ünlü “Çalıkuşu” romanını hep yanında taşır, her gün rast gele bir yerinden acar, birkaç sayfa okurdu.

5.Kabul salonundaki at yavrusu
Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği, Gazi`nin yatağının ayakucunda uyurdu. Hayvanlara düşkünlüğü o dereceydi ki bir gün misafirlerinin de görebilmesi için yeni doğmuş bir tayla annesinin Çankaya Köşkü kabul salonuna getirilmesini bile emretmişti.

6.Tam bir salon adamı
En sevdiği dans valstı. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi.

7.Gömleklerinin tümü beyazdı
Gömleklerinin hepsi beyazdı. Bu gömlekler ilk yıllarda İsviçre`de özel olarak dikilirken sonra yerli mali kullanma kampanyasına onculuk edebilmek için Beyoğlu`nda bir terziye diktirilmeye başlanmıştı.

8.Dolabında lacivertte yer yoktu
Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

9.Ölçüleri
Boyu 1.74 idi. Hayatının son dönemlerine kadar 76 olan kilosu, hastalığının ilerlemeye başlamasıyla 46'ya kadar düşmüştü. 43 numara siyah rugan ayakkabı giyerdi.

10.Rumeli şivesi
Özenli ve temiz bir Türkçeyle konuşurdu. Ancak kimi sözcükleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

11.Hazin bir öykü
Hayatında bir donem çok önemli yer tutan Mustafa Kemal`in evlenmesinden sonra hayatına trajik bir şekilde son veren Fikriye Hanım`ın mezarının nerede olduğu bilinmiyor.

12.Cumhurbaşkanlığından sıkılıyordu.
Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade bir vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

13.Papa`nın temsilcisine elbise
Kıyafet Kanunu çerçevesinde tüm din adamlarının dini kıyafetleriyle sokağa çıkmaları yasaklanınca, Monsenyör Roncalli`ye kendi terzisi Kemal Milaslı eliyle bir koleksiyon hazırlattı.

14.Kendisi tıraş olmazdı.
Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

15.Düzen takıntısı vardı
Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

16.Hoşgörülü lider
Köylünün birisi gazete kâğıdına sardığı tütünü içmeye çalışırken eli yanmış : “Alın bunu kendi içsin ” diyerek Atatürk`e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra: “ Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin ediniz.” dedi.

17.Sigara pazarlığı
Hastalığının başlangıcında kendisini muayene eden Dr. Fissinger günde kaç paket sigara içtiğini sormuş, Atatürk: “sekiz” demişti. Doktor bunu günde bir pakete indirmesi gerektiğini söyleyince gülümseyerek cevap vermişti: “Ben zaten bir paket içiyorum. Bundan sonra bunu sizin izninizle yapacağım”.

18. “Bu nasıl halkçılık?”
Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş, “ Ne de güzel halkçılık ama! ” demişti.

19. “Laiklik adam olmaktır!”
İlk mecliste bir oturum sırasında üyelerden biri laikliğin ne anlama geldiğini anlamadığını söyleyince Gazi çok sinirlenmiş ve elini kürsüye vurarak bir din bilgini olan üyeye cevap vermişti: “Adam olmak demektir hocam, adam olmak!”

20.Kurbanları bağışlardı
Gittiği yurt gezilerinde kendisi için kurban edilen hayvanlara bakamaz böyle durumlarda sırtını döner ya da kesilmelerini engellerdi.

21.Yabancı dile merakı
Askeri lisede öğrenmeye başladığı Fransızcayı sonraki yıllarda geliştirdi. Zengin bir kelime bilgisi vardı. Konuşurken araya Fransızca sözcükler de eklerdi.

22.Fasulyesine poker
Kumardan hoşlanmaz ama arkadaşlarıyla fasulyesine poker oynardı. Oyun sonunda kazandıklarını iade ederdi.

23.Kan görmeye dayanamazdı
Cephelerde düşmanla göğüs göğse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

24.Kulakları duyan tek kişi
Fransız tarihçisi Herriot Ankara`ya geldiğinde Gazi`nin kulaklarının duyuyor olmasına şaşırmış anılarında bunu esprili bir dille anlatmıştı: “ T.C`de bir tane kulakları duyan kişi var onu da Cumhurbaşkanı yapmışlar ”.

25.Bir ricası baş açtırdı
Bir gün halk arasında dolaşırken çarşaflı bir kadına rastlamış, “Hafız Hanım, benim hatırım için başındaki örtüyü açar mısın?” diye sormuştu. Kadın başörtüsünü açarak, Atatürk`un önünde eğildi ve ellerini öptü.

26.Bilardo ve yüzme
Sportmen kişiliği vardı. Her gün at biner, yüzmeye gider ve bilardo oynardı.

27.En başarılı ders
Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü..

28.Yağcılara geçit yok
Yağcılara çok kızardı Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdulhak Hamit`e müdahale etti.

29.Son yılbaşı gecesi
1937`yi 1938`e bağlayan son yılbaşı gecesini Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile baş başa geçirmişti. O gece dolabındaki bazı elbiseleri bakana hediye etmişti.

30.Köşkteki güvercinlik
Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü`nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.

***

Saatler, 9.15’i gösterdiğinde TRT 1’deki görkemli sunucu Sabiha Akdemir’in güzel sesinden Aşık Mahzuni Şerif’in derleyip bestelediği, Afşin yöremize ait Nerdesin adlı özlem yüklü türküsünün sözleri ve müziği yüreğimden beynime ılık ılık süzüldü! Ne ki nağmesini aktaramıyorum. Acı ama gerçek! Duyduğum ve etkilendiğim sözlerini okurlarımla paylaşmak istedim:

NERDESİN ( Sana hasret )

Sana hasret, sana vurgun gönlümüz
Neredesin mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost
Bu gemi, bu Karadeniz

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost

Ararım izini Dolmabahçe’den
Bir daha dönmez mi bu yola giden
İçimde sen, gözümde sen

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost

Kurban olam yürüdüğün yollara
Kara peçe yakışmıyor kullara
Uyan bak bizim hâllara

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde nerde nerdesin dost

Bulutlar terinden, dağlar kokundan
Sarhoştur sevdiğim Mahzuni bundan
Bir daha gel, gel Samsun'dan

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost.

*
Muhsin DURUCAN
Mesaj11.11.2009, 18:40 (UTC)    
Mesaj konusu:

Uyan Ey Türk !
______________
@Sadece gülmekle yetiniyorum.
Mesaj11.11.2009, 21:03 (UTC)    
Mesaj konusu:

Ben teşekkür ederim kardeşim bu konuyu açtığın için Wink Smile

Sevdiğim bi efsane daha ;

Sonda ki kırmızı yere dikkat Wink

[İngiliz Kralı Adına Verilen Ziyafet..!]

İngiliz Kralı VIII.(8.) Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

- Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:

- Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim diyerek memnuniyetini bildirdi.

Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:

- Bu millete her şeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretemedim dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi.
Mesaj12.11.2009, 21:18 (UTC)    
Mesaj konusu:

desingxxkod yazmış:
“Bu memleket tarihte Türktü, şimdi de Türktür, sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”

-Mustafa Kemal ATATÜRK

Bir 10 Kasım sabahı, adıma gelen e-postaları açtığımda Atatürk’ümüzün özelliklerini yansıtan bir veri ile karşılaştım. Atatürk ile ilgili bilgi ve belgeleri her zaman ilk kez duyuyormuşçasına ya da yeni olarak algılarım. Bu kez de öyle oldu. Duygu ve düşüncelerimi değerlendirmek geldi içimden. Medya kanalıyla ilgi duyanlarımla peşleşmek istedim. İşte ‘Atatürk’ümüzün kimi özellikleri’ ve ‘Nerdesin’ şiiri:

Atatürk’ümüzün kimi özellikleri

1. “ Ata ” sözcüğünü sevmezdi
Atatürk, hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine” Ata” diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.

2.En sevdiği yemek
Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayati boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye ve pilav olarak kaldı. Tatlıya düşkün değildi ama cani istediğinde çok sevdiği gül reçelini tercih ederdi.

...

NERDESİN ( Sana hasret )

Sana hasret, sana vurgun gönlümüz
Neredesin mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost
Bu gemi, bu Karadeniz

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost

Ararım izini Dolmabahçe’den
Bir daha dönmez mi bu yola giden
İçimde sen, gözümde sen

Sarı saçlım, mavi gözlüm
Nerde, nerde, nerdesin dost
...

Muhsin DURUCAN


alttaki şarkının dinlemeye doyulamaması gibi bir özelliği var:) . Bu arada "ata" denmemesi konusunu tartışırım da kirlenmesin bu konu. Paylaşım için teşekkürler..

rebulitew0w yazmış:
Uyan Ey Türk !


borçlu olduğumuz son nefesi verene dek bağıracağız uyananlar olursa ne mutlu..

byqraphix yazmış:
Ben teşekkür ederim kardeşim bu konuyu açtığın için Wink Smile

Sevdiğim bi efsane daha ;

Sonda ki kırmızı yere dikkat Wink

[İngiliz Kralı Adına Verilen Ziyafet..!]

İngiliz Kralı VIII.(8.) Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce:

- Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!... dedi.

Sonunda İngiliz sofra merasimini bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam Kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek:

- Sizi tebrik eder ve size teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim diyerek memnuniyetini bildirdi.

Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara dağıldı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a eğilerek:

- Bu millete her şeyi öğrettim fakat uşaklığı öğretemedim dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün zekasına hayran oldular. Atatürk garsona da “görevine devam et” emrini verdi.


evet bu gerçekten çok etkileyici bir anı gerçi o'na dair olanlardan hangisi öyle değil ki.. paylaşım için teşekkürler..

ve bir anı da benden..

Vatanı Tek Başıma Müdafaa Ederim

23 Nisan 1920... Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılmıştır. Memleketin her tarafından birçok mebuslar gelmişti. Bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı, Ankara'da hiçbir şeyin olmadığını görünce yeise düşmüşlerdi. Bahsedilen, ne Yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. Sadece Mustafa Kemal...
...Bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki, memleketlerine dönmeye karar verdiler. Bunlar geri dönerlerse Meclis'te huzursuzluk olmayacağını anlayan Mustafa Kemal, kürsüye çıktı. O gün pek heyecanlıydı. Atatürk'ün hayatında belki böyle canlı bir tablo doğmamıştı. Mebuslara hitaben:
"İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek, memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Millî Meclis'e davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatıyla, buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hattâ hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal, mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı'a çıkar, orada tek kurşunum kalına kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna ant içtim."
Diye gürleyince, herkesi bir heyecan dalgası sardı. Hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyordu.
( Enver Benhan Şapolyo )
Mesaj23.11.2009, 21:52 (UTC)    
Mesaj konusu:

Bu ve bunun gibi önemli ve anlamlı konular herzaman yukarılarda kalmalı diyerek tekrar bir paylaşımda bulunmak istiyorum..

;

LAİKLİK
İlk Melis'te bir gün laiklik söz konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa o gün Meclis'e başkanlık ediyordu. Meclis'in tanınmış din alimlerinden bir vatandaş kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla:
- Arkadaşlar, bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz, ben bu laikliğin manasını anlamıyorum.
Diye söze başlarken riyaset makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden eline kürsüye vurarak:
- Adam olmak demektir hocam, adam olmak!
Diye hoca efendinin sualini cevaplandırmıştır.
Önceki mesajları göster:   


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Türkiye & Erdem Çorapçıoğlu