Forum'da ara:
Ara


Yazar Mesaj
Mesaj26.10.2010, 18:53 (UTC)    
Mesaj konusu: Çocuk Eğitimi

Aramizda bircok Genc bulundugundan bu konunun ilmi ve ahlaki yönden faydali olacagina gerek duydum...

Çocuk Egitiminde Ailenin Önemi

Islam cemiyeti aile esasina dayanir. Çünkü cemiyet en küçük toplum birimi olan ailelerden olusur. Aileleri salih bir toplum da salih olur. Aileleri huzursuz ve hastalikli olan bir toplum da huzursuz ve hastalikli olur.

Toplumlari olusturan bireyler de hayatlarinin baslangicinda ilk egitimlerini aileden alirlar. Islami sistemde de çocuklarin egitiminden esasta aileler sorumludur. Çünkü hiçbir sey bilmeden dünyaya gözlerini açan çocuk ilk olarak aile efradini görür, onlarla hemhal olur ve iyi - kötü her seyi ilk olarak onlardan ögrenir. Bu hususta: "Her çocuk (Islam hakikatini kabul edecek bir) fitrat üzere dogar. Bu hal konusma dönemine kadar devam eder. Onu ebeveyni yahudi, hiristiyan, müsrik veya mecusi yapar" (Müslim, Kader, 23/25) hadisini birçogumuz biliriz.

Dünyanin küçük bir köy haline geldigi ve toplumlarin asrimizdaki teknolojik gelismeler vasitasiyla egemen güçlerin toplum yapilarindan ve kültürlerinden daha çok etkilendigi günümüzde anne ve babalar çocuklarinin Islam'i ögrenmelerini ve Müslümanca yasamalarini nasil saglayabileceklerini kara kara düsünmektedirler. Çünkü Islam'i kendileri için bir din olarak kabul etmelerine ragmen bir yasam biçimi olarak hayatlarina geçirmemis olan toplumda yetisen çocuklar, okul, arkadas ve televizyon gibi vasitalarla Islam disi aliskanlik ve ahlaki kolayca edinmektedirler. Günümüzün teknolojik ve modern yasantisi çocuklari, anne-babalarinin tavsiyelerine karsi çikmaya, bas kaldirmaya ve ailelerinin her seyini sorgulamaya tesvik etmektedir. Modern çag çocuk yetistirmek için çok zor ve çetin bir zamandir. Ancak bu güçlügün sonucundaki basarinin da mükafati o kadar büyük olacaktir insallah.

Çocugun egitimindeki ilk sorumlulugun aileye ait oldugunu söylemistik. Bu sorumlulukta annenin payinin büyüklügünü bilmeyen, kabul etmeyen de yoktur herhalde. Bugün mümine anneler de kendi omuzlarindaki bu büyük sorumlulugun bilincinde olarak hareket etmek zorundadirlar. Bundan dolayidir ki, annenin iyi bir Müslüman evlat yetistirebilmek için çocuguyla arasindaki baglari siki tutmasi, elinden geldigince bu konuda kendine yardimci olacak Kur'an, hadis bilgisine sahip olmasi ve Islam büyüklerinin tavsiye ve bilgilerinden faydalanmasi gerekmektedir. Bilhassa annenin çocuguyla kuracagi siki bagla birlikte ona izleyebilecegi uygun bir model olabilmesi lazimdir. Çünkü Islam miras gibi annebabadan çocuga geçen bir din degildir. Bir çocuk anne ve babasi Müslüman oldugu için otomatik olarak Müslüman olmaz. Belki kimliginde Müslüman yazabilir ancak Islam ahlakini ve bilgisini almazsa hayatina Islam yön vermez.

Müslüman anne - babalarin yapmalari gereken sey, çocuklarini dogru seçim yapabilecek sekilde egitmek, bilgilendirmek ve onlarin Islam'i saglam bir sekilde yasamalarini saglamaktir. Bunu saglayabilmek için de öncelikli olarak aile fertlerinin çocugun etrafini kavramaya basladigi dönemden itibaren gerek örnek olma yoluyla gerekse bilgilendirme yoluyla Islam'i çocuklarina ögretmeleri ve çocuklariyla aralarindaki bagi onlarin her dönemlerinde sicak ve yakin tutmalari, özellikle de bulug çaginin inisçikislarinda çocuklarina daha yakin ve destek olmalari lazimdir. Kendini sicak ve güvenli bir ortamda hisseden çocuk, ailesi Müslümanca bir hayat sürüyor ve kendini bu yolda bilgilendiriyorsa, Islam'a karsi saglam bir inanisa sahip olmakta, bulug çagi dönemini daha sakin ve problemsiz geçirmekte ve yetiskin olarak da Müslüman toplumda aktif bir rol almaktadir.

Anne-babanin çocuga vermesi gereken Islami terbiyenin içine kisinin dünyevi ve uhrevi hayatini birlikte göz önüne alarak, her ikisi için de gerekli olan bilgileri vermek, aliskanliklari ve melekeleri kazandirmak, kabiliyetleri gelistirmek gibi konular girer.

Kaynak: Zeyneb Küçük, Vahdet dergisi
Mesaj26.10.2010, 18:53 (UTC)    
Mesaj konusu:

Çocuk Egitiminin Püf Noktalari

'Çocuk" deyip geçmemek lazim.. O, gelecegin sermayesi, güzelliklerin müjdecisidir. Elbette, onu iyi yetistirebilirsek. O zaman gelin, anne-babalar olarak su püf noktalari gözden geçirelim ve eksikliklerimizi gidermeye çalisalim. Güzel günleri, bizim yetistirecegimiz evlatlarimiz olustursun, biz de onlara yardimci olalim.

Anne-baba olmanin kolay olmadigini hiçbir zaman unutmayalim.

Çocuklarimiza karsi kaba davranma içgüdüsünün, kibar davranma içgüdüsüne baskin gelmesine izin vermeyin.

Saygi görmeyen bir çocuktan saygi beklemeyin.

Sevgi görmeyen bir çocuktan sevgi de beklemeyin.

Çocugunuza içten bir sarilma, sevgiyi tüm kelimelerden daha iyi anlatir.

Çocuklardaki meraki engellemeyin. Merak, bilginin kaynagidir. Girisimciligi engellemeyin. Girisimcilik, canliligin kaynagidir. Bireyselciligi engellemeyin. Bireysellik, bilgeligin kaynagidir.

Çocuklara karsi verilen olumsuz tepki, olumsuz etkiyi olusturur.

Olaylara kayitsiz kalmak, hakettigi övgüyü bulamayan çocuklarin çevrelerine verdikleri cezadir.

Çocuklarinizi yakindan izleyin. Her gün yeni seyler kesfettiginizi göreceksiniz.

"Hayir" kelimesini kullanmaniz gerekiyorsa, bunu çocugunuzu küçük düsürmeyecek sekilde yapin.

Bir çocugu yemek için asla zorlamayin. Açlik, bu isi sizin için yapacaktir.

Çocuklariniza söylediginiz her söz, sizi üzecek ya da sevindirecek bir biçimde, onlar tarafindan tekrar size geri dönecektir.

Bir bebek, karsisindakileri kizdirmak için degil, onlara bir seyler anlatmak için aglar.

Çatismayi doguran, sevgi eksikligi degildir; ancak sevgi yoluyla çözüm aramamak, yeni çatismalarin kaynagidir.

Kurallariniz varsa, nedenleriniz de olmalidir. Bu nedenleri bilmek hem sizin hem de çocugunuzun hakkidir.

Çocugunuzun arkadaslarini, kendi arkadaslariniz gibi sicak karsilamalisiniz.

Çocugunuzun yaninda, esinizle kavga etmeyin.

Çocugunuzun sorularina karsi göstereceginiz ilgisizlik, onun baska sorular sorma istegini kiracaktir ve bilgi dagarcigi yetersiz olacaktir.

Eger sinirli ve iyi degilseniz, "kötü bir gününüzde" oldugunuzu çocugunuza söyemelisiniz.

Sizin gibi, çocuklarin da hayal kurmaya ihtiyaci vardir. Çocugunuz, hayallerinden birini sizinle paylasmak istiyorsa, size ne kadar deger verdigini anlayin ve onu tüm kalbinizle dinleyin.

Hata yaptiginizi çocugunuza itiraf edemiyorsaniz, güvenilirliginizi zamanla kaybedersiniz.

Çocugunuzdan, hissetmedigi seyleri söylemesini beklemeyin.

Anne-babanin yerine getirmesi gereken en önemli ve en güç sorumluluk, çocuklarina, duygularina nasil yön verebileceklerini ögretmektir.

Çocuklar, karar vermeyi karar vererek ögrenirler. Onlari bu konuda özendirin.

Çocugunuza verdiginiz sözleri tutun.

Konusan bir çocugun sözlerini tamamlamaya çalismayin.

Bir çocugun hayatindaki tüm riskleri kaldirirsaniz, o çocugun hayatindaki tüm canliligi da kaldirmis olursunuz.

Çocugunuza soru sorarsaniz, cevabi beklemeyi unutmayin.

Içinizde sevgi duymadiginiz anlarda sevgi doluymus gibi davranmak sahtekarlik degil, essiz bir anne-baba olmaktir.

Kaynak: Mine Izgi, Akit: 07.02.2000
Mesaj26.10.2010, 18:54 (UTC)    
Mesaj konusu:

Istemedigimiz Davranislara Cezasiz Nasil Engel Olabiliriz?


A.Çocuk, Davranisi Yapmadan Önce

1. Önleyici açiklama: Evde, konusurken anne - babanin beklentilerini davranistan önce açik bir dille açiklamalari:

-Salonun her zaman düzenli olmasini istiyorum. Oyuncaklarini oraya götürdügün zaman çok daginik oluyor, misafir geldiginde de mahcup oluyorum. Ne yapalim dersin?

-Disari çiktigimizda bagirip - çagirirsan ya da aglayarak bir seyin alinmasini istersen çok sinirleniyorum. O zaman seninle çikmak artik hos olmuyor. Sokakta benden bir sey isteme, tamam mi?

-Sütünü içmedigin zaman, boyunun uzamayacagini biliyorsun degil mi?

2. Çevreyi degistirmek

Çocuga kizmamak için önceden tedbir almak.

-Annenin daginikligi görüp de sinirlenmemesi için oturma odasinda bir oyun kösesi hazirlamasi.

-Disari çikilmadan önce çocugun karninin tok olmasina dikkat edilmesi.

-Çocuk aksamlari zor yemek yiyorsa (o saatte yorgun olabilir) yemek yemiyor diye kizacaginiza, yemek saatini daha öne alabilir veya çocuga daha önce yemek verebilirsiniz. Yahut çocugun özellikle yiyemedigi bir yemek (örnegin ispanak) varsa, bir müddet o yemek için zorlamamak veya degisik bir sekilde sunmak (ispanakli börek, ispanak dolmasi gibi).

-Küçük kardes büyügü ders saatlerinde rahatsiz ediyorsa, büyügünün ders yaptigi saatte küçüge özel bir oyalayici bulmak (komsuya küçükle birlikte gitmek, alisverisi onunla birlikte o saatte yapmak, o saatte verilmek üzere küçüge özel boya, kagit, küçük makas vermek, mutfakta anneye yardima çagirmak, eglenmesi için bir iki kapta mercimek, nohut vermek gibi).

3. Örnek olmak

Anne-baba çocugundan bekledigi davranislara önce kendi örnek olmalidir.

"Ben sana küfür etme demedim mi geri zekali" diyen bir anne-baba ile "Niye kardesine vuruyorsun? Gel bakalim buraya uzat elini..." deyip vuran anne-baba nasil inandirici olabilir?

4. Çocugun iyi aliskanliklar gelistirmesine yardimci olmak

Çocuklar çogunlukla, kendilerinden beklenen davranislarin neler oldugunu ve nasil yapilacagini bilemezler. "Odani topla" dedigimiz çocuk, küçük yastayken, odanin nasil toplanacagini bilmez.

"Odan çok dagilmis gel beraber toplayalim, bak bebekleri su rafa, arabalari su tarafa yerlestirelim, su kösede kitaplarin olsun" diyerek birkaç kez beraber yapilmasina yardimci olunmasi çocuga neyi nasil yapacagini gösterir ve çocukta bir aliskanlik baslangici olur.

5. Ders aliskanligi

Çocuk okuldan gelince: "Gel, elimizi yüzümüzü yikayalim, sana yemegini hazirladim. Sonra derse oturursun" diyerek yol gösteren anne; çocuk ders yaparken gerekiyorsa kisa bir süre için (burada önemli olan kisa bir müddet olmasi, sonra o fiili çocuk için aliskanlik haline dönüstürebilmesidir) dersi nasil yapacagini ona gösterir.

Ve bütün bunlarda en önemli unsur "takdir"dir. Begendiginiz her güzel, olumlu davranisi takdir etmek, onun tekrar edilmesi için vazgeçilmez bir etkendir.

B.Sorun Olan Davranis Sirasinda

Çocuklar genelde laf olsun diye olumsuz davranmazlar. Iyice bakildiginda bunun arkasinda giderilmemis bir ihtiyaç vardir. Bu durumu bilirsek, bu bilgi hem sorunu daha etkili bir sekilde halletmeye, hem de anne - çocuk iliskisini zedelemeden güzel bir düzeyde korumaya yardimci olur. Bu gibi durumlarda çocuga kizmak, bagirmak, cezalandirmak sorunu halledecegine onu daha büyük ve önemli hale getirir. Önemli olan; anne-babanin nedenleri düsünürken çocuga danismasi, onunla fikir birligine varmasidir. Çünkü çocuklar bizden farkli yapi ve düsüncede olabilirler ve ebeveynin etkili oldugunu sandigi nedenler çocuk için geçerli ve gerçek olmayabilir. Örnegin gece yatagina gitmek istemeyen çocugun karanliktan korktugunu zanneden anne - baba aslinda çocugun ilgi bekledigini veya kardesini kiskandigi için böyle davrandigini gözden kaçirilabilir.

6. Alternatif sunmak

Olumlu davranisi göstererek sadece "yapma, etme" yerine neyi yapmasini beklediginizi açiklamamiz veya seçim yapmasina yol göstermemiz gerekir.

Alisveriste her seyi elliyorsa, satin aldiginiz seyleri ona gösterip onun sepete koymasina müsaade etmek.

-Agabeyi veya ablasinin defterlerini karistiriyorsa, ona da bir defter ve kalem vermek gibi.

7. Anne-babanin duygularini belirtmesi

Duygularin ifade edilmesi kisiyi rahatlatir, sakinlestirir ve kizginligin birikmesine engel olur. Ayrica çocuk olumsuz davranisinin karsi taraf üzerinde biraktigi olumsuz etkiyi anlamis olur (bu, kizmak, beddua etmek, bagirmak, küfretmek anlamina gelmez).

"Oyuncaklarini salonun ortasinda biraktigin zaman sürekli toplamam gerekiyor ve yoruluyorum (etki) ve hele ben topladiktan sonra tekrar getirirsen bu sefer de sinirleniyorum artik (duygu). Buna bir çare bulmaliyiz."

"Ben evde yokken dersini yapmadigin zaman çok rahatsiz oluyorum (duygu), bu hem benim sokaga çikmama engel oluyor hem de sana güvenim azaliyor (etki)."

C.Sorun Olan Davranistan Sonra

8. Etkileri göstererek pismanliga yöneltmek

Çocuk olumsuz davranisinin sonucunda ortaya çikan zararin ne oldugunu görmeye baslamalidir. Bu sekilde çocuk, çevresi ve diger kisiler hakkinda yavas yavas bilinçlenir, sebep-sonuç iliskisini kurar ve davranisinin baskalarinda yaratabilecegi etkileri ve tepkileri ögrenir. Baskasinin üzüntüsüne, rahatsizligina ve acisina sebep oldugu düsüncesi, çocugu yaptigi davranistan ötürü kendini suçlu hissetmeye ve pismanlik duymaya yöneltir. Böylelikle çocuk iç denetim (vicdan) gelistirmeye baslar. Bu durum ileride sorumlu olacagi Islami hayati için de temel olusturmaktadir.

9. Çocugun olumsuz davranisinin sonuçlarini yasamasina müsaade etmek

Bu müsaade, suçla paralellik arz etmeli ve esit agirlikta olmalidir. Örnegin; bütün ikazlara ragmen salonda top oynamaya devam eden çocugun elinden topu bir süre için alinir. Veya kirdigi esya için bedelini haftaligindan karsilamasi gibi zarari telafi edici bir yöntem uygulanabilir. Söyle ki, uygulanan yöntem, suçu, olumsuz davranisi hatirlatmalidir. Çocuk, olumsuz davranisinin olumsuz sonucunu yasarken davranisi üzerinde düsünebilmelidir. Örnegin, uyarilara ragmen duvari boyayan çocugun duvari silmesi, böylelikle annesine gereksiz yere is çikarmamasi istenir. Çocuk duvari silerken hem olumsuz davranisi üzerine düsünebilir, hem de davranisini düzeltmek için ona bir imkan taninarak suçunu telafi etmesi, kendini affettirmesi ve ileride suçluluk duygulari duymamasi saglanir.

Kaynak: Meral Özbulur, Vahdet dergisi
Mesaj26.10.2010, 18:54 (UTC)    
Mesaj konusu: ReklamTam

Paylaşım Güzel Eline Sağlık.!
Mesaj26.10.2010, 18:54 (UTC)    
Mesaj konusu:

ÇOCUKLARIN NAMAZ EĞİTİMİ

İnsanın, belirli tutum ve davranışları kazanmasına elverişli çağların en başında çocukluk gelir. Çocukluk, dini hassasiyet kazanmaya en uygun zamandır. Çocuklarımızı namaza alıştırmak, üzerinde titizlikle durulması gereken konulardan biridir. Bu, büyükler için bir görev ve sorumluluktur.



Çocuklarımızı ne kadar çok seviyoruz değil mi? Gelecekleri, meslekleri, rızıkları, prestijleri ile yakından ilgileniyoruz. Ancak iş dinî eğitime geldiğinde, güzel temennilerden öte geçemiyor, çocukların masumiyetinden medet umuyoruz.



Çocuklar gerçekten de günahsız. Tertemiz ruhları henüz pırıl pırıl. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ırktan olursa olsun, hiç bir çocuğa kıyamıyoruz. Çünkü inancımıza göre, onlar buluğ çağına gelinceye kadar bizden, yani İslâm fıtratı üzereler. Onlara bu fıtrata uygun şahsiyet ve yaşam tarzı kazandırmak, en az karınlarını doyurmak kadar önemli bir mesuliyettir. O halde evlatlarımızın durumunu gözden geçirelim.



Namaza kaç yaşında başlatmalı?



Çocuğun dinî eğitiminde yapılan hataların başında onların birer çocuk olduğunu unutmak gelir. Zekâ, duygusallık, sebat, dikkat süresi ve yoğunluğu, beklentiler, gönüllülük gibi etkenlerin çocuklar için tıpkı ilaç dozu gibi seçilmesi ve ayarlanması gerekir.



Çocuklara namaz alışkanlığı edindirmek için en uygun dönem, 7-10 yaşları arasıdır. Yani Peygamberimiz s.a.v.'in tavsiye buyurduğu yaşlar. Tabii ki daha önce de çocuklara bazı temel dinî bilgiler kolaylaştırılarak verilebilir.



Bu yaşların genel özelliklerine bakıldığında; çocuk kendini idare etmeye muktedir olabilmiş, zekâsı soyut konuları anlayabilecek döneme yaklaşmış, sosyalleşme sürecinde dışa açılmış, yükünü büyüklerinin üzerinden belli ölçüde almış ve hatta onları hayrete düşüren olgun davranışlar sergilemeye başlamıştır. Kısaca, zihinsel, bedensel ve ruhsal olgunluk düzeyi, namaz alışkanlığının sistemli ve bilinçli olarak verilmesine müsaittir.



Zaman zaman konuya ilişkin farklı görüş ve yaş tartışmaları gündeme gelmektedir. Dinî eğitimi 12 yaştan sonraya erteleyen resmi yaklaşım, ne eğitim ilkeleriyle ne de ülkemizin gerçekleriyle bağdaşmaktadır. Bu dönem olsa olsa bir olgunlaştırma dönemi olabilir. O yaşlar yeni başlamak için uygun değildir.



Kendi çocukluğunu unutmadan



Çocukla çocuk olmak, çocukça düşünebilmek, dünyaya çocuk gözüyle bakabilmek, çocukların seviyesine inebilmek... İşte bunu başarabiliyorsanız, çocuklarınıza istediğiniz kültürü, ahlâkı, davranış biçimini verebilme yolunda en büyük engeli aşmışsınız demektir.



Mesela çocuğunuzun vaadettiğiniz bir ödülü kazanma çabasıyla namaz kılmaya başlaması sizi endişelendirmemelidir. Belki sizler de ilk namazlarınızı büyüklerinizin övgüsünü, sevgisini celbedebilmek için kılmış olamaz mısınız? Sırf oyun niyetiyle veya muziplik için de çocuklar camiye gidebilir. Onların şımarıklıklarına göz yummak değil, ama kovmamak, kulaklarını çekmemek, ayakkabı çalmaya gelmekle itham etmemek, onları kazanmada ilk ve en önemli adımdır. Cami cemaatlerinden öyle kişilere rastlanır ki, çocuk kovalamak için namazlarını yarıda keserler. Bir keresinde, çocuklara “taharetsizler” diye bağırıyordu bir amca... Oysa kendisi de bir zamanlar çocuktu. Bunu hatırlasa sorun kalmayacak.



Maksat alıştırmak



Namaz kılma alışkanlığı edindirme çabamızda şu noktayı akılda tutmak çok önemlidir: Maksadımız çocuğa namaz sevabı kazandırmaktan ziyade, namaza alıştırmaktır.



Herkes kendi çocuğunu iyi tanır. Onu en iyi neyin isteklendireceğini, nasıl motive edebileceğini iyi bilir. Bu çağda sosyal ödüller çocuk için çok önemlidir. Bir an önce büyüme hevesinde olan çocuğa, “namaz kılarken kocaman bir ağabey/abla oluyorsun” gibi teşvik edici sıfatlarla yaklaşmak onu bir cemaat mensubu olarak kazanmaya vesile olabilir. Bu tarz olumlu davranışları kendi çocuklarımız için başkalarından beklerken, kendimiz de diğer çocuklara aynı sıcaklığı gösterebilmeliyiz. Hepimiz sorumluyuz ve iyi birer eğitici olmak zorundayız.



Bizler iyi niyet taşıyorsak, bilebildiğimiz kadarıyla çaba sarfediyorsak ve buna rağmen eksikler ve hatalar ortaya çıkıyorsa, inanın Yüce Mevlâmız'ın izniyle, inayetiyle birileri bu boşlukların dolmasına, eksiklerin tamamlanmasına hiç beklemediğimiz anlarda vesile oluyorlar. Yeter ki muhabbetimiz olsun...



Aşağıda hikaye edilen olay tamamen gerçektir. Ortak bir muhabbet bağına dayandığı için paylaşılmıştır.



***



Küçük Müezzin



Yaz tatilleri, çocukların boş zamanlarını değerlendirmek, becerileri geliştirebilmek için önemli bir fırsat olabiliyor. Malumunuz, okul her şeyi vermiyor.



Biz de çoğu aile gibi çocuklarımızın yaz aylarında dinî eğitim almasını arzu eder, buna göre plân program yaparız.



Okullar tatil olduğunda Ankara'dan ayrılıp, orta halli bir kasaba olan memleketimize gideriz. Burada küçük bağ evleri, iş-güç, hayvan-haşerat arasında geçen sıcak yaz günlerinde yüreğimizi serinleten güzel şeyler de yaşarız.



10 yaşındaki ortanca çocuğum Ahmet, 8 yaşındaki kuzeni İbrahim ve birkaç arkadaşı, kasabamızda “gönüllü” bir vatandaştan Kur'an-ı Kerim ve din dersi alıyorlardı. Cami hocası, yaşları tutmadığı için onları kursiyerliğe kabul edememişti. Çocuklar ise istekliydiler ve camiye gidebilen ağabeylerini kıskanıyorlardı. Biz de işte böyle bir çözüm bulmuştuk.



Cami hocası çok sayıda çocukla uğraşıyordu. Gönüllü hocamız ise, Allah ondan razı olsun, alem bir insandı. Çocuklara hikayeler anlatıyor, güldürüyor, şakalaşıyor, cebinde gofretler getiriyor ve çocukları seviyordu. Üstelik onları evinde ağırlıyordu. Bütün bunlara rağmen yine de dökülenler oldu. İşi ciddiye almayan ailelerin çocukları bir müddet sonra ayrıldılar. Çünkü onlar içeriden desteğe sahip değildi, yani aileleri onları öylesine gönderiyorlardı.



Ahmet ve İbrahim kısa sürede çok mesafe katettiler. Beş vakit namaza camide devam ediyorlardı. Camimiz ovada küçük bir binaydı. İş mevsimi olduğu için cemaati de üç-beş kişiyi geçmiyordu. Onların da ikisi zaten bizim çocuklardı. İki-üç dede, bir hoca, bir de bizimkiler...



Hoca efendi genç bir kardeşti. Kısa sürede bizim çocuklarla iyi bir gönül bağı kurmuştu. Çocuklar da sanki tam aradıklarını bulmuşlar gibi, her vakti camide kılmaya özen gösteriyorlardı.



Yazın yatsı namazı hayli geç saatte oluyor, namaz çıkışı ovalarda başı boş köpekler olabiliyordu. Karanlık yollarda gelirken ağaç gölgelerinden, dal hışırtılarından korkuyorlar, ama kelleyi koltuğa almışcasına ısrarla camiye gidiyorlardı. Bazen ben yolda onları karşılıyordum, bazen de cemaatten bir dede onları eve kadar geçiriyordu.



Bu arada babam yatılı misafirimiz olmuştu. O da çocuklarla birlikte cemaate katılmıştı. Adamcağız yorgunluktan ya da rahatsızlıktan dolayı camiye gitmek istemediğinde bile çocuklar onu sürüklüyordu.



Babam eskiden hafızmış. İcap ettiğinde müezzinlik yapar. Bizim camimiz küçük olduğu için resmi müezzini yok. Cemaatten birisi müezzinlik görevini üstleniyormuş. Bir gün babama Cuma müezzinliği teklif etmişler, o da yapmış. Cuma namazında hayli kalabalık olan cemaat, başına toplanarak yaptığı güzel müezzinlikten dolayı iltifatlar yağdırmışlar.



Bu iş, durumu kenardan sessizce izleyen Ahmet'in o kadar hoşuna gitmiş ki, içten içe müezzinlik sevdasına tutulmuş da kimsenin haberi yok! Dedesini yakın takibe alarak okuduğu bütün tesbihatı, hatta namazdan sonra okuyup cemaati mestettiği aşr-i şerifi kulaktan ezberlemiş.



Beş-on gün sonra babamı yolcu ettik. Çocukların namaz temposunda bir azalma olmamıştı.



Bir gün oğlum bana şu soruyu sordu:



- Anne kimler müezzinlik yapabilir? Mesela ben yapabilir miyim?



İzah etmeye çalıştım. Bilen biri olmalı, dedim.



- Benim yaşım tutar mı, diye sordu.



10 yaşında namazla mükellef olduğunu biliyor ve ayrıca müezzinliğe çok heves ediyordu. Cemaatin çok az olduğu vakitleri hiç kaçırmıyordu. Belki ona müezzinlik yapma fırsatı düşebilir diye. Ama bu isteğini cemaatten hiç kimseye de söylememiş. Ben de çocukça bir heves diyerek ciddiye almamıştım.



Yaz tatili sona eriyordu. Ertesi sabah erkenden Ankara'ya dönecektik. Oğlum son kez yatsı namazı kılmak üzere camiye gitti. Yanında kuzeni de vardı. Onlardan başka, hoca dahil üç kişi daha varmış. Benim oğlan, tüm cesaretini toplayıp sürpriz bir davranışla kamete kalkarak müezzinlik yapmaya başlamış. Çocuk hiç şaşırmadan okuduğu halde, genelde müezzinliği üstlenen zat kameti oğlumun ağzından alarak devam etmiş. Çocuk, “herhalde çok yanlış bir iş yaptım” düşüncesiyle o kadar utanmış, o denli rencide olmuş ki... Namaz biter bitmez kimsenin yorumunu beklemeden camiden öyle bir fırlayıp çıkmış ki... Kuzeni arkasından yetişmeye çalışmış ama yakalayamamış.



Çocuk eve geldiğinde öyle ağlıyordu ki, başına bir şey geldi sandım. Konuşamıyordu ya da konuşmak istemiyordu. Yüzü kızarmış, şişmişti. Hiç bir şey onu teselli edemiyordu. Nihayet hıçkırarak:



- Ne olurdu sanki anne, dedi, bu son gecem, bir kerecikte ben müezzinlik yapsaydım ne olurdu? Hem hiç şaşırmamıştım, dedemden iyice öğrenmiştim. Neden ağzımdan aldılar ki?



Oğlum bir türlü teskin olamıyordu. Sadece ben değil, oradaki herkes şaka-gerçek bir sürü şey söylüyor, yine de çocuğu susturamıyordu. Ne yapmak istemişti, neden reddedilmişti kimse anlayamıyordu. Sonuçta şu kanaate vardım ki, o zat oğlumu çocuk diye basite almış, kendinin daha iyi müezzinlik yaptığını vurgularcasına, biraz nefsanî bir tavırla çocuğa izin vermemişti. İnanıyorum ki çocuk için bunun önemini bilse, öyle davranmazdı. O, oğlumun üzüldüğünü bile farketmemişti...



Ne yapabilirdim? O an, muhabbet duyduğum bir salih zatın hayaline daldım. O olsaydı, dedim, böyle mi davranırdı? Bir çocuğun kalbini böyle kırar mıydı? Keşke oğlumu ona götürebilsem, dedim. O, onu teselli etse...



Bir müddet böyle kendi alemimde kalmışım. Manevi yardım diledim. Kimse kötü niyetli değildi ama Ahmet'in bu muameleyi hak etmediğine inanıyordum. Oğluma hisettirmemeye çalışıyordum ama ben de çok üzülmüştüm. Endişeliydim. Ya namazdan soğursa? Her şeyi Allah'a havale ettim.



Ertesi gün Ankara'ya döndük. Orada da evimize çok yakın bir camimiz var. Oğlum aynı samimiyetle orada da namaza devam etti.



Bir gün sonra cami avlusunun bir kenarında vaktin girmesini beklerken, oğlum müezzinin gözüne ilişmiş. O gün imam izinliymiş ve namazı müezzin efendi kıldıracakmış. 30-40 civarında da cemaat varmış. Oğlum hiç birini tanımıyor, hiç kimse de oğlumu tanımıyor. Oğlum ile müezzin arasında şöyle bir konuşma geçmiş:



- Gel bakalım buraya delikanlı, senin adın ne?



- Benim adım Ahmet, abi...



Oğlum onun müezzin olduğunu bilmiyor, ona abi diye hitab ediyor.



- Peki Ahmet, sen Kur'an okumayı biliyor musun? diye soruyor. Evet cevabını alınca, bir soru daha soruyor:



- Peki, müezzinlik yapabilir misin?



- Evet, yapabilirim abi!..



Akşam yemeğinde Ahmet yoktu. Camidedir diye düşündük. Az sonra kapının zili canhıraş bir şekilde çalmaya başladı. Oğlum gelmişti. Mutluluktan konuşamıyordu. İlâhi bir tevafuk, bir lütuf çok kısa sürede oğlumun yarasını sarmıştı.



- Müezzinlik yaptım! diye haykırıyordu, hem de 30 kişilik cemaat vardı!



Biz de çok sevindik. İnanın, bizim evde maç kazanıldığında bile böyle sevinç yaşanmamıştı.



Zaman içerisinde oğlumun namaz seyrinde bazı iniş-çıkışlar oldu. Tıpkı bazı yetişkinlerde olduğu gibi. Okulda din dersinde, öğretmeni: “En kutsal ibadet çalışmaktır bence, gerisi önemli değil” diyordu. Çocuk inançlarında bocaladığı anlarda konuştuk. Çok sevdiğimiz insanların dahi dinî konularda farklı düşünceleri olabileceğini, o yönlerini görmezlikten gelmemiz gerektiğini de unutmamalıyız.



Cami cemaatine de teşekkür borcum var. İçlerinde nice ehil kişiler bulunuyor olmasına rağmen oğluma sık sık müezzinlik yaptırıyorlar. Oğlumu aralarına aldılar, seviyorlar ve koruyorlar. Şimdi kendine iki yaşıt arkadaş daha buldu, camiye birlikte gidiyorlar. Ahmet doktor olmayı düşünüyordu, çok para kazanacaktı. Ama şimdilerde müezzin olmayı hayal ediyor, çok sevap kazanacakmış.



Kaynak: Semerkand dergisi, 07/2004
Mesaj26.10.2010, 18:59 (UTC)    
Mesaj konusu:

Bende genç sayılmam aslında...

Arrow Verdiğiniz bilgilerin bir çoğunu okudum ve verdiğiniz bilgiler çok hoşuma gitti.

Anne ve babamın beni cezalandırmak,dövmek gibi şiddetleri olmaması beni çok mutlu etti.
______________

Bilgisayarfareleri'ne teşekkürler!
Mesaj26.10.2010, 20:06 (UTC)    
Mesaj konusu:

anne-çocuk eğitim programlarındada buna benzer şeyler halka aktarılıyor ne güzel..
______________
Mesaj27.10.2010, 09:03 (UTC)    
Mesaj konusu:

Güzel bir başlık açmışsın cihad abi. Aile'ler arasında genel olarak anne ve babanın çocuklara uyguladığı şiddet yada verdiği cezalar çocukları çok sıkar. Bu yüzden tartışmalar, evden kaçma gibi olaylar sıklıkla yaşanır...
______________
-Kul der ki; "İşlerimi halledip, Rabbime yöneleyim."
Rabbi der ki; "Bana yönelin, işlerinizi halledeyim."
Mesaj27.10.2010, 13:07 (UTC)    
Mesaj konusu:

Evet arkadaslar...Gerekli bir konu oldugunu düsünüyorum...Cünkü Bedava Sitemde bircogumuz henüz cok genc ve tam bu bilgilerin oturmasi gerektigi cagda...Iyi forumlar... Wink
Önceki mesajları göster:   


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Türkiye & Erdem Çorapçıoğlu