Tık Tık
Çok sevdiğim halde uzun yıllardır göremediğim bir arkadaşımdı. Evimizin eskiyen koltuklarımı tamir ettirmek için gittiğim marangozda karşılaşınca, büyük bir sevinçle kucaklaştık.
Hal hatır sorduktan sonra:
— Nerelerdesin yahu? diye çıkıştım. Seni öldü zannettim.
Şaka yollu söylediğim bu sözler karşısında birden ciddileşti. Rengi limon gibi sararmış, canı da iyiden iyiye sıkılmıştı. Hemen yanıbaşında duran biçilmemiş vaziyetteki ahşaba elini tersiyle vurup:
— Şeytan kulağıma kurşun, dedi. Bu ne biçim laf birader? Doha altmışına varmadan ölümden bahsetmek de ne oluyor?
Ben, olup bitenleri anlamaya çalışırken, o da işi garantiye almak istemiş olacak ki, aynı işlemi tekrarladı:
—Tık, tık, tık. Şeytan kulağına kurşun.
Dükkan sahibi olan marangoz bizden hayli uzakta bulunduğu için konuşulanlardan habersizdi. Çalıştığı makinayı bir ara durdurdu ve yanımızdaki çırağına:
— Dursuun!.., diye seslendi. Beyefendinin parmağıyla vurduğu ahşabı getir de, bugün trafik kazasında ölen o gencin tabutunu hazırlayalım.
______________
İnsanlar ikiye ayrılır. Vaktini beşe ayıranlar ve vaktini boşa ayıranlar ...
Necip Fazıl KISAKÜREK