Forum'da ara:
Ara


Yazar Mesaj
Mesaj07.09.2008, 20:04 (UTC)    
Mesaj konusu:

EDGE ?
GSM sisteminde, GPRS altyapısını kullanarak veri iletim hızının yaklaşık olarak üç katına çıkartılabilmesine olanak sağlayan teknolojidir. GPRS altyapısını kullanabilmek için gerekli olan operatör aboneliklerinden farklı bir abonelik gerektirmeden data hızını arttırması en önemli avantajıdır. Her an alınan ve gönderilen verinin hızı, baz istasyonlarındaki yoğunluğa, telefonunuzda bulunan modem’in terminal sınıfına göre değişiklik gösterebilir. Maksimum 236 Kbps veri iletim hızına erişilebilmektedir.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:06 (UTC)    
Mesaj konusu:

RSS Teknolojisi

Günlük haber ihtiyacını karşılamak isteyenler, onlarca internet sitesini ziyaret etmek için çoğu zaman saatler harcar: Siteye gitmek, haberleri aramak, okumak, gerektiğinde kaydetmek ve sonraki sayfaya geçmek vakit alıcıdır. Bir diğer seçenek ise haber gruplarına üye olmak. Bu sefer de e-posta adresinizi verdiğiniz için spam ve virüs gönderilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalırsınız.
İşte, yeni bir haber teknolojisi olan RSS de tam bu noktada devreye giriyor. Açılımı 'Really Simple Syndication' (Gerçekten Basit Dağıtım) veya 'Rich Site Summary' (Zengin İçerikli Site Özeti) olan RSS, iki açılımda da tek bir şeyi ifade ediyor: Haberlerin, e-posta karmaşasından ve siteleri dolaşma stresinden kurtarılıp, en kısa yoldan en fazla kişiye ulaştırılabilmesi.
'RSS-Feeds' veya 'RSS-Channels' (RSS Kanalları) her şeyden önce newsletter, yani haber bülteni şeklinde gönderilmiyor; tam tersine, bir RSS okuyucusu tarafından haberin yayınlandığı sayfadan alınıyor ve gösteriliyor. Haberler, bir başlık ve logoyla XML formatında gönderiliyor. Haberi okumak istediğinizde ise haberin başlığına tıklayarak haberin tamamını içeren HTML formatında hazırlanmış internet sayfasına gidiyorsunuz.
Bu tür bir haber alma yoluna gidenler için masraflar yok denecek kadar az. İnternet sayfası için hazırlanan haberler, bir uygulama tarafından tam otomatik olarak açılıp, RSS için uygun olan XML formatına dönüştürülüyor. Bu XML verisi okuyucu için gerekli bağlantıları, başlıkları ve markalamaları da içeriyor. Her yeni haber gönderimiyle beraber XML verisi de yeniden yazılıyor ve eski kayıtlar siliniyor. Bu şekilde, çoğu haber yenilemesinden sonra bile haber gönderimini hızlandırmak için veri boyutu düşük tutulmuş oluyor. Bu şekil bir haber akışına 'üye' olan kişinin yapması gereken şey, XML verisinin bulunduğu sayfayı okuyucu yazılıma girmek. Hangi RSS okuyucuyu tercih edebileceğinizi ve haber kanallarına nasıl girileceğini, yan sayfadaki kutuda bulabilirsiniz.
Klasik haber bültenlerinden farklı olarak, RSS tamamıyla anonim kullanılabilir.
E-posta adresi vermeniz gerekmediği için spam postalara maruz kalmanız da söz konusu değil. XML formatı sayesinde ise virüslere geçit verilmiyor ve RSS üyeliğinden vazgeçmek, bazı e-posta haber bültenlerinin aksine, gayet sorunsuz, yalnızca istemediğiniz kanalı silmeniz yeterli.
Bu sayede kullanıcılar kendi e-posta kutularının kontrolünü tekrar kazanabiliyorlar. Asıl şaşırtıcı olan ise bu kadar avantajlı bir teknolojinin uzun zamandan beri kullanıma açılamamış olması, çünkü RSS teknolojisinin temelleri 1999'da, internetin öncülerinden biri olan Netscape tarafından atılmıştı. İnternet tarayıcısı derleyen Netscape, bu yolla kendi portalı MyNetscape'e, başka sayfalardan içerik sağlamak istemişti. Ancak, Netscape'le beraber unutulmaya yüz tutmuş olan bu çok etkili RSS teknolojisinin faydaları, geçen ay karşılaştığımız spam ve virüs saldırılarından sonra tekrar gündeme geldi. Olaylardan bu yana RSS için talep ciddi bir şekilde arttı: s228'deki resimlerin de ortaya koyduğu gibi, şu sıralarda büyük medya kuruluşları RSS teknolojisine başvuruyor.
RSS teknolojisiyle haber formatında yeni bir sayfa açılıyor
Bu teknolojiyi daha da çekici hale getiren ise haber kanallarının kolayca oluşturulabilmesi. Bu günlerde birçok Weblog ve İçerik Yönetim Sistemi, hatta ev kullanıcıları bile bu teknolojinin özelliklerini kullanıyor. Bir internet sayfasının bu yeni haber formatına ne kadar çabuk ayak uydurabileceğini en iyi kanıtlayan çalışma ise 'myRSS' (http://myrss.com). Bu sitede herhangi bir sayfa RSS haber akışına dahil edilebiliyor ve anında myRSS üzerinden kayıt olunuyor. Hizmet şimdilik beta aşamasında olmasına rağmen sorunsuzca çalışıyor.
RSS hizmeti sunan haber sitelerinin bulunması
Peki bir sitenin gerçekten RSS hizmeti sunup sunmadığını nasıl anlayabilirsiniz? Bu teknolojiyi kullanan siteler sayfalarında RSS kısaltmasını veya üzerine tıklandığında sizi kendi RSS okuyucunuz aracılığyla habere ulaştıran renkli dikkat çekici XML yazıları kullanıyorlar. Ne kadar çok site RSS çatısı altında toplanırsa, haber aramak da bu ölçüde kolaylaşıyor ve siz de gün boyunca daha önemli şeylere zaman ayırabiliyorsunuz. Bu bağlamda ön plana çıkan www.newsisfree.com gibi online portallar, birçok haber kanalını bünyesinde barındırarak, kullanıcının çeşitli başlıklar ve kategoriler içinde keyfi düzenlemeler yapmasına olanak veriyor.
Haber kanallarının başka bir ilgi çekici özelliği ise web sitesi sahiplerinin işine yarıyor: Site sahipleri, istedikleri haberi kendi sitelerine rahatlıkla taşıyıp, haberi yayınlayan sitenin başlığı ve logosuyla birlikte ziyaretçilerin haber taleplerini karşılayabiliyorlar.
Bunun avantajı ortada. Artık haberleri kendiniz düzenlemek zorunda değilsiniz, buna rağmen güncel haberlere istediğiniz şekli verebilirsiniz. Tek dezavantaj ise, tüm haberi okuyabilmek için üzerine tıkladığınızda, haberi asıl yayınlayan sitenin ziyaretçi istatistiklerini yitirmemesi için haberin yayınlandığı kaynak siteye yönlendirilmeniz.
Yapılan hesaplar gösteriyor ki gelecek aylarda RSS'e olan talep ciddi bir şekilde artacak ancak sadece haber alanında değil. Microsoft (http://blogs.msdn.com) gibi yazılım geliştiricileri bile artık RSS teknolojisini uygulamaya geçmiş durumda.
RSS geleceğin en yaygın haber standardı olacak
RSS okuyucu içeren işletim sistemlerinin ve programların sayısı gelecekte de artmayı sürdürecek. Bunun en iyi örneği, Windows XP'nin takipçisi olan 'Longhorn' da haberlerin doğrudan masa üstünde görüntülenebilecek olması. Ayrıca şu anda sadece deneme sürümü mevcut olan yeni internet tarayıcısı Opera 7.5, bu sürümüyle beraber gelen e-posta programında bir RSS okuyucuya sahip olacak. Böylece RSS de e-posta kadar bilinir hale gelecek.
Amerikan başkanı George Bush bile geçen sene, bir tür günlük olarak kullandığı ve seçmenlerin de kendisine mesaj yazabildiği 'Bush Blog' (www.georgewbush.com/blog/index.rdf) ile seçim kampanyalarındaki yerini RSS ile sağlamlaştırdı.
RSS ARKA PLAN VE PRATİK
News Feed'lere abone olmak ve okumak
RSS haberlerini rahatlıkla okuyabilmek için, haberi yayınlayan sitenin haber başlıklarını içeren XML verilerini günde bir defa veya daha sık alıp istenilen formatta gösterebilecek bir okuyucuya ihtiyaç var. Bu okuyucu, tercihe göre tek başına bir program, bir Outlook eklentisi veya internet tabanlı bir servis olabilir. Habere tıklamanız halinde haberin tümü yayıncının sayfasında, HTML sayfasının bütün değişik görüntüleme olanaklarıyla size sunulacak.
Her şey için tek bir okuyucu
RSS okuyucu HTML sayfalarını çoğunlukla kendisi oluşturduğu gibi, aynı zamanda da birçok RSS standardını da desteklemekte. Bunun sebebi ise RSS'nin 0.9 sürümünden beri iki ayrı koldan geliştirilmiş olması.
RSS-DEV Working Group'un derlediği 1.0 sürümüyle UserLand firmasının derlediği 2.0 sürümü arasında bazı uyumsuzluklar ortaya çıkıyor ama buna rağmen farklı sürümler kullanıcı için sorun teşkil etmiyor. Almanca bir program olan 'FeedOwl' (www.rssreader.de) ve İngilizce bir program olan 'FeedReader' (www.feedreader.com), bedava ve baş- langıç için uygun seçenekler. Özellikler ve kullanım kolaylığı açısından daha üstün bir program olan 'FeedDemon' (www.feeddemon.com) ise 30$ fiyatla satılıyor ve 30 günlük deneme sürümü mevcut.
Aynen devam: RSS ve Outlook
E-posta ve haber almak için iki ayrı program istemeyen Outlook kullanıcıları, IntraVNews adlı eklenti ile RSS haberlerini alıp görüntüleyebilirler. (www.intravnews.com). Bunun için Microsoft'un geliştirdi ği .Net-Framework'ün yüklenmesi gerekli. Bu zahmete değer, çünkü böylelikle Microsoft Outlook'un RSS Feed arama ve kategorileri filtreleme özelliklerinden büyük ölçüde yararlanabilirsiniz.
RSS Feed Kullanımı
Teorik olarak RSS Feed'lere abone olmak, her site için aynı: Gezdiğiniz sitede bir RSS sembolü görürseniz, tek yapmanız gereken istediğiniz RSS bağlantısını RSS okuyucuya kopyalamak ve açılan yeni kanala bir isim vermek.
Zaten çoğu okuyucu, haber kanalının ismini girme işini XML üzerinden otomatik olarak yapıyor.
Daha da rahatı var: NewsGator (www.newsgator.com) gibi bazı RSS okuyucular, sağ tuş menüsüne bir eklenti koyarak istediğiniz bağlantıyı tek tıklamayla okuyucu yazılıma göndermenize olanak tanıyorlar. RSS okuyucunun XML verilerini hangi sıklıkla güncelleyeceğini bazen kanalı n kendisi, çoğu zaman ise kendiniz belirleyebiliyorsunuz.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:06 (UTC)    
Mesaj konusu:

Google Pagerank
Stanford'da doktora yapan iki öğrenci, Larry Page (Lawrence "Larry" E. Page, Doğum yeri 1973 Ann Arbor, Michigan) ve Sergey Brin (Doğum yeri moskova 1973, Rusya), Google'ı 1998'de kurduklarında PageRank™, olgusu temelleri üzerine geliştirdiler. Google kurucuları Larry Page ve Sergey Brin (Stanford) tarafından geliştirilen web sayfalarını, derecelendiren PageRank ve bunun ağ üzerinde çalıştırılmasına dayanmaktadır. ...
Stanford'da doktora yapan iki öğrenci, Lary Page (Lawrence "Larry" E. Page, Doğum yeri 1973 Ann Arbor, Michigan) ve
Lawrence Page, yani bilinen adıyla Larry Page (26 Mart, 1973, Michigan, ABD), Google internet arama motoru'nun geliştiricisi ve Sergey Brin ile birlikte Google şirketinin kurucusudur. Kendisi hala Ürünler Müdürü olarak çalışmaktadır.

Sergey Brin (Doğum yeri moskova 1973, Rusya), Google'ı 1998'de kurduklarında PageRank™, olgusu temelleri üzerine geliştirdiler. Google kurucuları Larry Page ve Sergey Brin (Stanford) tarafından geliştirilen web sayfalarını, derecelendiren PageRank ve bunun ağ üzerinde çalıştırılmasına dayanmaktadır. PageRank sürekli olarak Google yazılımcıları tarafından geliştilmekte (ince ayar) ve google arama web arama sonuçlarının temel unsuru olmaktadır. PageRank web’in demokratik karakterinine dayanmakta ve onun yoğun link yapısındaki herhangi bir sayfanın değerininin yani öneminin bulunmasında kullanmaktadır.
Stanford'da doktora yaparken, arkadaşı Larry Page ile birlikte Google arama motorunu yarattı ve Google şirketini kurdu. Halen Teknoloji başkanı ve yönetim kurulu üyesidir. 11 milyar dolarlık servetiyle, dünyanın en zengin 100 insanından biridir. Bill Gates ve Larry Page ile birlikte kendisi milyarder olan 3 kişiden biridir. Buna rağmen hala iki odalı bir evde kiracı olarak yaşamakta, lüks olmayan Toyota marka bir araba kullanmakta ve işe patenle gidip gelmektedir.
Google 1998'de 1 milyon dolar sermaye ile kurulmuştur. Ancak bu seviyeye gelene kadar 95-96 yıllarında Larry Page ve Sergey Brin üniversitedeki odalarındaki birkaç bilgisayarla ise başlamışlardır. Site üniversitede popüler olmuş ve bu iki arkadaşın hocaları bir Alman iş adamı ile tanıştırmaları sonucunda 100.000 dolarlık bir çek almışlardır. Daha sonra yahoo nun sahibi ile de görüşmüşler ve adam siz bunu biraz daha geliştirin sonra gelin demiştir.. Daha sonra bu arkadaşlar ailelerinden ve hocalarının yardımıyla 1 milyon dolar bulmuşlar ve siteyi kurmuşlardır.

Google yönetimini usta bir isme vermişlerdir (Dr. Eric E. Schmidt, - Yönetici ve CEO) hocaları (Hayırlı öğrenciler Stanford’taki hocaları R. Motwani, J. Ullman ve T. Winogradı unutmadılar) daha sonra bu yardımlarından dolayı hocaları şimdilik 30 milyon dolarlık servet edinmiştir.Yahoo'nun sahibi de o gün bu iki gencin elinden tutmanın cezası ağır ödemiştir.

O zamanlar çok popüler olan arama motoru Altavista ,sitelerin meta tag kısımlarına göre sıralama yapıyordu.Bir çok webmasterda sitesi ile alakası olmayan keyword ve description metalarına doldurmaya başladı.(Hala bir çok webmaster kelime doldurur sanki çok işe yararmış gibi... sayfalarının geç açılmasından başka bir işe yaramaz. Yazılacaksa bile, 200 karekter sınırına uymak gereklidir. İlk 200 karekter sınırından sonraki kelimeler ignore edilir arama motorları tarafından)

İşte Altavista'nın da sonunu "meta tag" getirdi.Google siteleri sıralarken Pagerank faktörünü göz önüne alan, kendi pagerank patentini geliştirdi.

Pagerank Nedir? (Pagerank=Pr )
Pagerank kelimesinin tam Türkçe karşığı yok ancak dilimize link popülerliği diye çevirebiliriz .Arama motoru programlayanlar, söyle düşünmüşler eğer bir siteye herkes link veriyorsa bu site iyi bir site olmalı.Insanlarin link verdiği site kötü bir site olamaz.İnsanlar kötü siteye link vermez. Bu sebeple çok link verilmiş siteyi üst sıraya taşıyalım diye düşünmüşler.

Şimdi hemen aklınıza bir sürü siteye linkinizi yerleştirmek bedava alanlara bir sürü link sayfası koymak gelebilir.Google arama motorunu yapanlar bunları önceden düşünmüşlerdir.Belli bir pagerank değerine ulaşmayan sitelerden aldığınız linkler sitenizin pagerank değerini artırmaz.Pagerank 3 ve altındaki sitelerden aldığınız linkler işe yaramaz yada çok az etkisi olur sitenizi pagerankını artırmaya.10.000 tane pr0 yada pr1 siteden link almaktansa 1 tane pr4 siteden link almak daha iyidir.10 tane pr4 siteden link almaktansa bir tane pr5 siteden link almak daha iyidir.50 tane pr4 siteden link almaktansa bir tane pr6 siteden link almak daha iyidir.Özetle yüksek prli sitelerden link almak daha iyidir.

Aslında Google A sayfasından B sayfasına bir linki bir oy olarak algılar ( A sayfası ile B sayfası için) ve aynı zamanda oy’un oluştuğu sayfanın analizini yapar. Bu şekilde oy büyüklüklerine göre derecelendirilmiş siteler yüksek PageRank değeri alırlar ve her seferinde Google aramasında hatırlanırlar. Başka bir deyişle sizin sayfanızın önemi başka sayfalardan sizin linklerinize ne kadar refererans yapıldığına bağlıdır. Bunun yanında Google karmaşık yazı uydurma tekniklerini de kullanarak aramanızdaki sonuçların önemli ve ilgili olmasını sağlar.

Google arama motoru genel olarak aşağıdaki dört unsuru göz önüne alarak aranan kelime ile bilgileri sıralar :

• Aranması istenen anahtar kelimelerin geçtiği (uyduğu) tüm sayfaları bulur.
• Sayfadaki faktörlere göre derecelendirme yapılır.
• İlgili yazı içindeki kilit (önemli kelime)lere göre hesaplama yapılır.
• Son olarak sonuçlar PageRank’a göre ayarlanır.

Sitemin Pagerank değerini nasıl öğrenebilirim?
Sitenizin pagerank değerini Google Toolbar yükleyerek öğrenebilirsiniz.

Sitenizin pagerank değerini nasıl yükseltirsiniz?
- Pagerank degeri yüksek siteler ile link degişimi yaparak işe başlana bilir.Ne kadar çok dost siteniz olursa o kadar çok geri linkiniz olur, Siteniz ile aynı içerikli sitelerden link almanız daha etkili sonuçlar doğurur.Hatta rakip sitelerden link almak pagerank değerinizin artışına çok büyük bir ivme verir.Çok mantıksız gibi görünmesine rağmen buradaki amaç, "insanların link verdigi site kötü site olamaz", eğer rakip site bile, diğer siteye link veriyorsa link verilen site gerçekten çok iyi bir sitedir, teorisi üzerine kuruludur bu mantık. Ancak gerçek hayatta bu pek mümkün olmaz, bu durumda yapacak iki şey vardır, rakip siteden link alabilmek için rakip siteye reklam vermek eğer kabul ederse, diger yöntem ise aynı içerikli başka bir site açmak. Kendi sitenizden kendinize link vereceksiniz.Google programcılarıda bu olayın farkında olduklarından dolayı bazı önlemler almışlardır.Class C ip olayının ortaya çıkış sebeblerinden biride bu olaydır.(Class C ip olayı yazının alt paragraflarında vardır.)

- Pagerank değeri 5 ve üzerindeki link sitelerine sitenizi ekleyin.
Pek hit yollamasalar bile pagerank getirisi yüksek olacaktır.Pagerank değeriniz yükselirse google dan daha çok ziyaretçi alırsınız daha üstlere çıkarsınız...
Örnek: Tr100.com sayfalarim.com bedava.cc interturknet.com

-Gerçekten link popülerliğine ihtiyacınız var mı?
Genelde orta karar bir sitede link popülerliği çok mühim değildir, arama motorlarının kriterleri arasında link popülerliği sadece kriterlerden biridir. Yahoo, Dmoz, LookSmart gibi dizinlerde siteniz dizilmişse bu size yeterde artar bile. Diyelim ki hosting işi yada cep melodi işi yapıyorsanız ve sitenizin alanında birçok rakibi varsa link popülerliğinizi artırmanız sizin açınızdan faydalı olacaktır.Sizinle alakalı içerikli sitelerde linkinizin bulunması için çalışmalısınız. Bu demek değildir ki onlarca domain alıp hepsiniz sitenize yönlendirin, basitçe size link verebilecek siteler bulun ve size link vermelerini sağlayın.

- Dost site seçerken nelere dikkat etmem gerek ?Öncelikle pagerank değeri en az 4 olması gerek ki size geri dönüşü olan bir pagerank katısı olsun.
Aynı hostta olmayan siteler ile dost olun.Bu şu demek:

212.123.102.2 ip adresinde barındırılıyor diyelim siteniz

212=ülke
123=il
102=mahalle
2 =sokak

olarak düşünün. Google aynı sokaktakilerin birbirine verdiği linki pagerank için saymıyor.212.123.103.(1) ile 212.123.103.(254) arasındaki ip ler birbiri ile
Class C ip oluyor.Bu olay porno siteler yüzünden çıktı.adamlar reseller makina alıyorlardı.

100 tane site açıyorlardı ve hepsini biribiri ile linkliyorlardı.Aslında hepsi aynı adamın sitesi ama hile yaparak google yi kandırmaya çalışıyordu. Aynı hosta diyelim pr5 siteniz var.prsi daha düşük sitelerinize link vermeniz bir işe yaramıyor yada minimum katsayı ile yarar. Bir site ile class C ip adresi olup olmadığınızda buradaki adresten bakabilirsiniz

Google Pagerank ne zaman güncelleniyor?
İki tür Pagerank vardır.Bir gizli pagerank birde toolbar pagerank degeri vardır.İnsanların algılaması kolaylaşsın diye google toolbar pagerank bölümü 10 skalaya bölmüştür.Buradan takip edilebilir ancak gizli pagerank değeri tamamen matematiksel bir değerdir ve algılamak zordur.

PR(A) = (1-d) + d(PR(t1)/C(t1) + ... + PR(tn)/C(tn))

Tüm sayfaların biribiri ile link alışverişi tek tek hesaplanıyor ve doğal olarak ta vakit alıyor.Her ayın 8 de toolbar pagerank güncellemesi yapılıyor.Ancak son 3 aydır yapılmadı.En son ne zaman yapıldı ögrenmek için buradan bakabilirsiniz

Arama motorlarında nasıl yükselebilirim ?
Arama motorlarında yükselmek için bilmemiz gereken bir kaç önemli nokta vardır.

Sitenizin mutlaka standartlara uygun olmalı gerekmektedir.Örneğin sitenizde kodlama kısmında çok gereksiz tablolar açılmış kapatılmamıştır. Siteniz browserlarda düzgün açılabilir ancak browserlar hataları düzeltip ekrana basmak için vakit kayıp ederler yada sayfanız çok resim vardır geç açılır bunlar hep olumsuz puan getirir sitenize.Sitenizi buradan test edin sıfır kodlama hatalı hale getirmenizde fayda vardır.

Arama motorlarında şu mantık vardır. Aynı içerikli binlerce sayfa vardır. Hangisinin üste çıkacağına şöyle karar verirler;

Domain etkeni.Normal şartlar altında domain ile site içeriği uyumludur.Örneğin winamp programını indireceksiniz.aklınıza ilk gelen adres winamp.com olur. Arama motorlarında da bu mantık vardır doğal olarak.Aranan kelime ile domain ilişkisine bakılır.

Örnegin "mp3" kelimesinde üste çıkmak istiyorsanız. m3.com domain adını almanız gerek Eger mp3.com dolu ise ki bu vakitten sonra güzel domain bulmak zor biraz.Alternatif domainleri deneyin. mp3.cc mp3.ws gibi.
http://www.kurufasulye-mp3.com gibi bir domain muzikkutusu.com gibi bir domainden her zaman daha şanslıdır çünkü aranan kelime domain içinde geçiyor.Çok fazla (-) tire işaretli domainler spam kategorisi domainler olarak sayılıyor bunada dikkat edin.

Örneğin, üst sıralara çıkmak için bedava-polifonik-cep-melodi-nokia.com gibi bir domain almak dangalaklıktan başka bir şey değildir.Bu domain asla üste çıkamaz. Hile için alındığını Google tabii ki biliyor.Böyle olmasaydı ortalık bu domainlerden geçilmezdi sıralamalarda. Yapılan anket ve arama istatistiklerinden çıkan sonuçlara göre, insanların %80'i bir arama sorgusunda iki kelimeden daha fazla kelime aramıyor.Yani insanlar " melodi" yada "cep melodi" diye aratınca bulunan sonuçlardan memnunlar ki "nokia cep melodi" gibi 3 kelimelik arama yapmıyorlar. En azından %80 i aramıyor.
http://melodi.com sitesi en şanslıdır. http:// polifonik-melodi.com gibi bir domainde http://polifonik-melodi-nokia.com domainden daha şanslıdır.Domain adı ne kadar kısa ise o kadar şanslıdır.

Yapılan bir "link" kelimesi aramasında, linkler.com domaini, linksiteleri.com domaininde daha şanslıdır.Şansınızı artırmak için gidip linkX.com gibi bir domain alırsanız, linkler.com sitesinden daha şanslı bir konuma gelirsiniz arama motorlarında...

Eğer aranan kelime ile ilgili bir domain yoksa arama motoru veritabanında , o zaman subdomain dikkate alınıyor sıralama için.
http://mp3.siteniz.com gibi. Tüm bu kriterlerden sonra hala bir sürü site varsa veritabanında ki var olur hep, üste çıkmak için bir sürü site subdomain oluşturmuştur.

Şunlara bakıyor Google ;

1-Hangi sayfanın unique içeriği varsa yani çalıntı yada kopya bir içerik olmayacak.Google arama motorunun temel amacı, insanlığa faydalı siteleri üste çıkartmaktır. Mesela, NTV haber portalındaki teknoji haberlerini alıp kendi sitenizde yayınlarsanız üste çıkma şansınız çok zordur çünkü aynı şeyi yapan onlarca belkide yüzlerce site vardır.Hepsi avucunu yalar, NTV en üste çıkar.Google veritabanında var olan daha önce indexlenmiş olan bir içerigi, ısıtıp ısıtıp tekrar sunarsanız,yani çalıntı bir site yada aynı içerikli başka bir site yaparsanız, Google sitenize prim vermez üst sıralara çıkamazsınız. Tablo yapısını yada renklerini degiştirseniz bile üste sıralara çıkamazsınız.Google zaten tablo yapılarını falan görmezden geliyor.Yapmanız gereken şey yazılan makaleyi unique içerik haline getirmektir.Kendi yorumlarınızıda ekleyip, makaleyi degiştirirseniz kendi unique içeriginizi oluşturursanız çok rahat çıkarsınız üst sıralara ve NTV ile kapışırsınız

2-Hangi sayfa hızlı açılıyorsa

3-Hangi sayfada kodlama hatası yoksa

4-Hangi sayfanın title kısmında yazan kelimeler ile içerikteki kelimeler aynı ise.(meta tag kısmı değil keyword ve description degil yani)

5-Hangi sayfa standartlara uygunsa, (standartlara uygun siteler varken hile yapan siteler üste çıkmaz, hile ile sıralamayı degiştirmeye çalışan siteler kısa süre sonra aşagılara çekilir yada banlanır. gizli kelime döşeyenler, cloak yapanlar vs)

6-Hangi sayfanın Pagerank degeri yüksekse o site üste çıkar.

Özellikle Google bütün sitelere eşit mesafededir.Herkez yarışa eşit koşullarda giriyor.Kimseye torpil yapmaz.Pagerank değeriniz sıfır olsa bile aramalarda ilk sayfada çıkabilirsiniz.Pagerank sıralamayı belirleyen kriterlerden sadece biri.
Mesela e-kart siteniz vardır yada sayfanız.Aramalarda hiç çıkmaya bilirsiniz.
Arama yaparsanız şu an için "e-kart" kelimesinde
http://www.google.com/search?hl=tr&q=e-kart&lr= ilk sayfalıdakilerin hep büyük siteler olduğunu görürsünüz (1-Superonline2-Ekolay 3-Mynet...) ve aklınıza dogal olarak torpilliler diye gelebilir oysa asıl sebep şu, bir çok küçük site "e-kart" linkini bu sitelere vermiştir bilerek yada bilmeyerek.Özellikle yeni açılan siteler koyacak birşey bulamaz ve linklerini hep bu sitelere verir Dolayısıyla bu sitelerin pagerank değerleri yükseliyor ve üste çıkıyor.Eğer sizde yeterinde çok link alırsanız sizde 1.olabilirsiniz.

Yeterince link içinde, iyi içerik ilk şart. Google programcılarının temel amacı, insanlığa faydalı içerik sunan siteleri üste çıkartmaktır.Sağdan soldan çalıntı içeriklerle , bir kaç günde oluşturulan sitelerin, çok fazla üste çıkma şansıda yoktur.Çalıntı yapılan sitenin içeriği, google veritabanında zaten kayıtlıdır ve belli bir sıralamada yerini almıştır.Eğer, o siteyi çalarsanız, google sizin çalıntı yaptıgınızı anlıyor ve sizin sitenize prim vermiyor.İstediginiz kadar renkleri, tablo yapılarını degiştirin, zaten google tabloları görmezden geliyor.Sitenin içindeki saf cümle yapılarını kontrol ediyor.Unique içerikli (daha önce hiç kimsenin yapmadıgı bir sayfa, kendi yazınız, makaleniz, şiiriniz gibi)
siteler yada sayfalar her zaman üste çıkıyor.Ne kadar çok unique içeriginiz olursa Google sitenize o kadar deger verir.

Örnekte vereyim; Meta tag Seo konulu makalemizi, Google dünya sıralamasında 4.yapmış. Türkçe aramalardada birinci yapmış. Pagerank degeri sıfır olmasına ragmen sayfanın "Meta tag seo" araması sonuçları, pagerank degeri 6-7 olan bir çok yabancı makaleyi geçmiş...

Karşılıksız alınan linkler, Pagerank için daha büyük artı sonuçlar doğurur, bunuda unutmamak gerek.

Başkaları, sizi taktir etsin sitenize link versin...Eğer bir anda çok fazla site ile link degişimi yaparsanız, google para ile link satın alıp, pagerank dengesini bozmaya çalıştıgınız için sizi cezalandırır.Bu cezanın teknik adıda "Google Bomb".Pagerank 5-6 olmayı beklerken, google PageRank™ degeriniz 2-3 olabilir google bomb yüzünden.

Karşılıksız link almaya çalışmak, en etkili pagerank kazanma yoludur.Bunun içinde sitenizin içeriginin iyi olması gerek, başka insanların sizi taktir edip, link vermesi gerek...

Yazan: Mert ÖĞÜT
______________


Mesaj07.09.2008, 20:08 (UTC)    
Mesaj konusu:

SATA Nedir?

Serial Ata'nın ne olduğunu anlamadan önce, nasıl bir ihtiyaç sonucu geliştirildiği ve şimdi ne durumda olduğundan biraz bahsedelim.

Sabit diskler veya optik cihazlar, diğer bilgisayar donanımları ile iletişim kurmak için arabirimleri kullanırlar. Günümüzde IDE arabirimi anakartın üzerinde geliyor. Hepimizin bildiği master/slave olarak adlandırılan arabirime, iki adet cihaz bağlanabiliyor. Yalnız 40 pinlik bir kablo ile bağlanan bu cihazlara jumper ayarı yapmak gerekiyor. IDE cephesinde gelinen sonraki nokta ise Ultra Ata arabirimi. ATA-2 ile uyumlu olan bu arabirim, saniyede 33 MB'lık bir hıza sahipti. Bu arabirim ile birlikte Cyclical Redundancy Check Error kontrolü getirildi. CRC, yazılması gereken verinin yazmadan önce kontrol edilmesi ve hata bulunursa yazma işleminin tekrardan başlatılması işlemine denir. Bu sayede hız ve güvenirlilik artırıldı. Zamanla bu arabirim de geliştirildi ve sırayla ATA-66 ve ATA-100 arabirimleri geldi. Adlarından da anlaşıldığı gibi bu arabirimlerin hızları 66 MBps ve 100 MBps. Günümüzde yaygın olarak Ultra ATA-100 kullanılıyor. Hatta bazı anakart üreticilerinin Ultra ATA-133'ü desteklemeye başladıklarını görebiliyoruz. Ama IDE arabirimi yerini daha geniş bir desteğe sahip olan Serial ATA'ya bırakıyor.

Serial ATA Nedir?

Serial ATA, masaüstü bilgisayarlardaki, bazı sunuculardaki ve ağa bağlı depolama cihazlarındaki paralel ATA fiziksel depolama arabiriminin evrimleşmiş hali olarak düşünülebilir.

Spesifikasyon daha ince, daha esnek kabloların ve daha az iğne sayılarının kullanılmasına olanak veriyor. Bu da bilgisayar üreticilerinin sistemlerini yönlendirmesi ve kurulması kolay kablolarla tasarlamalarını sağlıyor. Bununla birlikte şu an kullanılan Paralel ATA teknolojisinden daha kolay, daha esnek anakart yönlendirmesini de olası kılıyor.

Serial ATA II ile daha da geliştirilecek olan teknoloji önümüzdeki yılların bilgisayarlarının ihtiyaç duyduğu depolama arabirimlerini sağlamaya aday.Serial ATA Çalışma Grubu şu anda silikon tasarımı, kablo/konektör, depolama gibi konularda dünya lideri olan 80'den fazla üye ile oldukça güçlü bir konumda bulunuyor.


ATA'nın Gelişimi:

SATA/1500 kullanıma hazır İlk zamanlarda bir ATA standardından söz edilmezdi. Çeşitli firmaların tavsiyeleri ve tecrübeleri sonucunda zamanla anakart üreticileri de destek vererek ATA özellikleri geliştirildi. Ardından, ANSI (American National Standarts Institude) tarafından bir standart haline getirildi. Bu gelişmeden sonra Small Form Factor komitesi ATAPI arabiriminde standartlaşmaya gitti. Böylece CD-ROM ve sabitdiskler için ATA kabloları geliştirildi. Bu arabirim sürekli geliştirilerek standartlaştırıldı. Yani amatörce bir yol izlendi. Örneğin çok önemli olan BUS terminasyonu bu standarda sonradan eklendi. En son değişiklik ise, hepimizin bildiği 40 damarlı kablodan 80 damarlı kabloya geçiş ile yapıldı. Bu ekstra damar sayısı yüksek veri transfer hızlarının güvenli yapılabilmesi için geçerli. Çünkü gerilim iletimi ile veri aktarımda sorunlar yaşanabilir. ATA 100 arabiriminin teknolojik gelişmenin sonuna yaklaşması sonucu yeni bir arabirim için kollar sıvandı. Ve sonunda Serial ATA standardı geliştirildi. Bugünlerde birçok veri transfer uygulaması seri bağlantıyı tercih ediyor. Bu da en çok paralel ATA arabirimini etkiliyor. Çünkü saniyede 100 Mbyte'lık bir hız ile veri transferi gerçekleştirebilen bu arabirim teknolojisinin sınırına dayandı. Bu yeni arabirim Ultra Serial ATA 1500 ya da SATA/1500 olarak adlandırılıyor.

Serial ATA'ya Geçiş:

Paralel ATA gelişimini tamamladı Serial ATA, IDE ATA'nın bir sonraki adımı olarak görülüyor.Yeni arabirimi geliştiren grup geçtiğimiz aylarda bu yeni endüstri standardının son rötuşlarını tamamladı. ATA 1.0 olarak adlandırılan bu yeni standart, Intel Developer Forum'da ilgili kişilere tanıtıldı. Yeni standart sayesinde yeni nesil sabitdiskler daha yüksek bir performansla çalıştırılabilecek. Intel ve AMD işlemcileri de bu hız artışından faydalanabilecekler. Kablonun ince olması sayesindeyse, kasa içindeki hava sirkülasyonu daha etkili hale gelebilecek ve kasa içi ısı değeri düşebilecek. Bu da sistem kasalarını daha küçük boyutlara indirebilecek. Yeni seri I/O mimarisi, günümüzde kullanılan paralel I/O yapısının yerini aldıktan sonra, optik sürücü/yazıcı ve sabitdisk gibi cihazlara yüksek bir bant genişliği sunacak. Yeni arabirimin bir çok üretici tarafından desteklenmesi de önemli bir avantaj... Örneğin, APT, Dell, Intel, IBM ve Maxtor'un yanı sıra Seagate de bu yeni arabirimi ürünlerine entegre etmeye başladı bile.

Serial ATA'nın teknik özellikleri: SCSI arabirimine rakip

Bu teknolojinin performans değerlerinin ne olduğu hakkında çok net bilgi yok. Serial ATA'nın teorik olarak saniyede 600 Mbyte'lık bir veri transfer oranına ulaşılması gerekiyor. Buna karşın, arabirimi geliştiren grup, veri transfer hızının en az saniyede 150 Mbyte olacağını garanti ediyor.
Serial ATA, piyasada bulunan işletim sistemleriyle ve yazılımlarla uyumlu olmakla kalmıyor, master/slave konseptini de destekliyor. Bunu Paralel ATA'nın BUS topolojisi ile karıştırmamak gerek. Bu arabirim, daha çok yıldız topolojisine benziyor. Çünkü yıldız topolojisinde de olduğu gibi sistemler bire bir bağlanıyorlar. Ayrıca veri iletimi ve gönderimi, farklı veri yollarından yapılıyor. Nedeni ise, LVDS'nin, yani simetrik veri iletim tekniğinin kullanılması.

Kablo bağlantılardaki değişiklik: Kablo karmaşasına son

Paralel veri iletiminde hız sadece kısa mesafeli uzaklıklarda etkiliydi.Uzun mesafelerle veri iletimi gerçekleştiriliyor, ama hız önemli derecede düşüyordu. Bunun nedeni ise, bit sayılarının uzun mesafede rasgele hızlarda gitmesi ve bundan dolayı bir karmaşanın meydana gelmesiydi. Ayrıca, 40 veya 80 iğneli paralel kablolar kalın olduklarından dolayı, yeterince esnek bir yapıda değillerdi. Bu nedenle de, kasanın içindeki hava sirkülasyonunu da etkiliyorlardı. Yeni bağlantının bir diğer özelliği de, paralel bağlantıdan alıştığımız kalın kablo yerine çok daha ince bir kablo kullanılması.

Dolayısıyla yeni bağlantının pin sayısı da diğer bağlantıya göre daha düşük. Serial ATA için 6 ya da 8 damarlı bir kablo yeterli. Paralel kablolarda bu damar sayısı 40 idi, hatta Ultra ATA 66 ve 100'lerin çıkması ile birlikte damar sayısı da 80'e çıktı. Seri bağlantıda zaman gecikmesinin yaşanması mümkün değil. Çünkü seri bağlantıda, paralel bağlantının aksine sinyal iletimi tek bir kanaldan yapılıyor. İğne sayısının düşük olduğu bu bağlantıda, ses kartı ile CD-ROM arasında bağlanan kablo gibi incecik bir kablo kullandığından dolayı, hava sirkülasyonu da olumsuz yönde etkilemiyor.
Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, aşağıdaki resimde sol tarafta klasik 80pin ATA133 kablosu, sağ tarafda ise 7pin Serial-ATA kablosunu görebilirseniz. İncelen bu kablolar sayesinde kasa içinde daha iyi hava sirkülasyonu ile daha sağlıklı bir soğutma ve daha derli toplu sistem dizaynları yapmak mümkün. Şuan ki ATA133'ün 133MB/s'sine karşılık Serial-ATA'nın 150MB/s'si arasında bant genişliği olarak önemsenebilecek bir fark yok. Ancak Serial-ATA teknolojik olarak çok daha fazla avantaja sahip.

Yeni arabirimin bir diğer önemli avantajı ise, yazılım kurulum sürecinin azalması ve kablo maliyetlerinin düşürülmesi. Master/Slave sorununu ile çoğumuz karşılaşmışızdır. Sisteme entegre ettiğiniz bir IDE cihazı, bu yüzden kullanıcıya dertli anlar yaşatabilir. Paralel ATA iki adet master mimarisine sahipti. Bu master mimarisine iki adet de slave dahil ediliyordu.

Bu nedenle günümüzün anakartlarında toplam dört adet IDE cihaz sisteme bağlanabiliyor. SATA bu soruna teke tek bir çözüm getiriyor. SATA Host Adaptörü, shadow register setine sahip. Bu register seti, günümüzün sabitdisklerinde bulunan register setlerini emule ediyor. Bu özellik sayesinde ATAPI ve ATA komutları, SATA protokollüne dönüşebiliyorlar. Master/Slave desteği de bu tür bir emulasyon ile yapılıyor. Eski bir diske sahip olan kullanıcılar, özel geliştirilmiş bir adaptör sayesinde SATA controller üzerinden çalıştırılabilirler. Kısaca burada master/slave ilişkisi yok. Yine dört adet cihaz destekleyen bu bağlantı, paralel arabirimden farklı olarak peer to peer tekniği ile çalışıyor. Yani, her bir cihaz kendi kablosu üzerinden ve tek bir port üzerinden bağlanıyor. Böylece host adaptörüne cihaz başına bağlantı yapılıyor. Bu sayede jumper ayarlaması ve Bus terminolojisi tarihe karışıyor. Yani, her bir cihaz, diğer cihazdan bağımsız bir şekilde çalıştırılıyor. Bu standardı destekleyen cihazları konfigüre etmek gerekmiyor. Jumper ayarı yok. Ayrıca işletim sistemleriyle uyumsuzluk da söz konusu değil. Buna ek olarak özel sürücüler kurmak da gerekmiyor. Bu protokolün bir diğer önemli yanı ise, sadece dahili veri transferler için düşünülmüş olması. Yani USB/USB2 ve Firewire arabirimleri, harici bağlantılar için yerlerini SATA'ya bırakmıyorlar

Serial ATA II: Ağ uygulamalarına ekstra güç

Henüz Serial ATA 1.0 arabirimi ile doğru düzgün tanışılmadan, Serial ATA II arabiriminden söz edilmeye başlandı. Geçen aylarda katıldığımız IDF'de bu konseptin ilk ürünlerini görme fırsatımız oldu. Bu arabirim çok daha hızlı olduğundan dolayı, ağ donanımları ve sunucular için düşünülmüş bir teknoloji. Serial ATA 1.0 gibi Serial ATA II de yüksek bir bant genişliğe sahip. Dolayısıyla bu arabirimin de optik cihazlar ve veri depolama ürünlerinde kullanılması düşünülüyor. Serial ATA 1.0'da olduğu gibi Serial ATA II de, incecik bir kablo ile veri aktarımı yapıyor. Ayrıca jumper ya da değişik ayarlamalara da gerek kalmıyor. Bu sayede, entegre ettiğiniz her bir cihaz, sistem tarafından otomatik olarak tanınıyor ve çalıştırılması sağlanıyor. Serial ATA II, iki dönemde gelişimini tamamlayacak. İlk dönemden, sunucu ve ağ donanımlar etkilenecek. Arabirimin iyice oturması sonucundan da, ikinci dönem devreye girecek. İkinci dönemde, daha yüksek bir transfer oranı, yani bant genişliği, üst mertebelere taşınacak. Serial ATA II, Serial ATA 1.0 arabirimine de uyumlu olacak. Serial ATA II arabiriminin 2003 yılının 2. yarısında tamamlanması hedefleniyor. Bu arabiriminin gelişmesini sağlamakla görevli olan Serial ATA II Working Group, Serial ATA 1.0'ı geliştiren grubun aynısı.

IDF fuarında, Serial ATA 1.0 arabirimi için üretilmiş çeşitli ürünler tanıtılmıştı. Örneğin Adaptec, Serial ATA Controller ve PCI RAID kartlarını tanıtmıştı. Seagate ise Serial ATA sabitdisklerini tanıtmıştı. Geçtiğimiz ayda gezdiğimiz CeBIT fuarında Maxtor'un da Serial ATA diskleri ürettiğini görme fırsatını bulduk.

Sonuç: Serial ATA'ya geçiş hazırlıkları

Yeni arabirime geçiş için bu arabirimi destekleyen ürünlerin fazlaca piyasada bulunması gerekir. Bu yüzden olsa gerek, SATA adaptörleri geliştirildi. Bu adaptörler sayesinde, Paralel ATA arabirimli bir disk, Serial ATA arabirimine göre çalıştırılabilir. Çalışabilmesinin nedeniyse, paralel sinyal iletiminin bu adaptörler sayesinde seri sinyal iletimine dönüştürülmesi...

Bu adaptörlerin, seriye geçiş için maliyeti artırması, bir dezavantaj gibi gözükebilir. Ama paralel kullanımda çok önemli bir yer tutan bellek ihtiyacının minimuma indirilmesi çok büyük bir avantaj. Bu da doğal olarak geçiş süresini kısaltır. Bu tür bir gelişme çok güçlü bir arabirim olan Firewire cephesinde yaşanmıştı ve halen yaşanmaya devam ediyor. Bildiğimiz gibi Firewire ya da IEEE1394 diye adlandırılan arabirim, senelerdir piyasada olmasına ve çok hızlı bir arabirim olmasına rağmen, geniş bir ürün seçeneğine sahip değil.Oysa, sabitdiskler veya optik sürücüler, Firewire arabirimi tarafından rahatlıkla desteklenebilir.

Serial-ATA harddiskler çıkana kadar ise ABIT'in SERILLEL ismini verdiği bir çevirici ile bu soruna çözüm getirilebiliyor. Yukardaki resimde gördüğünüz çevirici ile standart ATA33/66/100/133 harddisklerinizi Serial-ATA konnektörü üzerinden kullanabilirsiniz. WinXP altında ATA100 Matrox hardisklerimi bu çevirici vasıtası ile sorunsuz olarak Serial-ATA üzerinden kullanabildim. İsterseniz sisteminizi bu Serial-ATA bağlantısı üstünden de boot ettirebilirsiz. Bunun için BIOS'da bir ayar yok ancak Serial-ATA ile ATA133 RAID aynı fazı kullandığı için boot aygıtı olarak ATA133 RAID seçtiğinizde Serial-ATA'daki hdd'nizden de boot edebilirsiniz. Tabii ki ABIT bir adet SERILLEL'ide IT7-MAX2'nin kutusuna dahil etmeyi unutmamış. En azından Serial-ATA aygıtlar çıkana kadar bence bu çok iyi bir çözüm. Teknik açıdan ekstra bir avantajı pek olmasada en azından bizi kablo demetlerinden şimdilik kurtarabilir.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:09 (UTC)    
Mesaj konusu:

LINUX Nedir ?
Linus Torvalds isimli Finlandiyalı bir genç 1991 yılında yazdığı işletim sistemini tamamladığı zaman herhalde bilişim dünyasını daha sonra hiç örneği görülmeyecek şekilde değiştirdiğinin farkında bile değildi. Torvalds, işletim sistemine Unix'i örnek almıştı ve bu yüzden ona kendi isminden de esinlenerek "Linux" ("Linuks" okunur) adını verdi.

Linux'un ilk bakışta göze çarpan en önemli özelliği açık kodlu olmasıdır. "Açık kod", işletim sistemini meydana getiren bilgisayar programlarının kaynak kodlarının, herkesin erişebileceği ve inceleyebileceği şekilde açık olması anlamına gelir. Böylece, Linux'u istediğiniz gibi inceleyebilir, isterseniz kodunu değiştirebilir veya eklentiler yapabilirsiniz. Açık kod ve özgür yazılımın en önemli avantajlarından biri de ortaya çıkan yazılım problemlerinin ve güvenlik açıklarının gizli kodlu yazılımlara göre çok daha hızlı çözülebilmesidir. Linux'un gelişimi de açık kod ve özgür yazılım (free software) felsefesi ile içe geçmiştir.

Linux GNU Açık lisansı ile dağıtılmaktadır (GPL). Bu lisansa sahip olan yazılımlar üçüncü kişiler tarafından değiştirilebilir, bedava veya para karşılığı satılabilirler. Ancak değiştirilmiş halinin kodu da tamamen açık şekilde kullanıcılarına verilmek zorundadır. http://www.gnu.org

Başlangıçta yalnızca dünyanın çeşitli bölgelerindeki bilgisayar tutkunları tarafından ciddiye alınan ve geliştirilen Linux şu anda yazılım konusunda dünyanın en büyük gücü olan Microsoft'un tek gerçek rakibi olarak görülmeye başlanmıştır.

Linux işletim sistemi çeşitli şekillerde paketlenerek kullanıma sunulmaktadır. İşletim sisteminin çekirdeği, masaüstü yazılımı ve çeşitli uygulamalar paketlenerek bir "dağıtım" (distribution) haline getirilir. RedHat, Mandrake ve Suse gibi firmaların ürünleri de bu bileşenlerden oluşur. Hepsinin ortak noktası, ürünlerinin kalbinde Linux işletim sistemi çekirdeğinin bulunmasıdır.


Sunucu Piyasasında Linux
Linux'un iş dünyasında yoğun biçimde kullanılmaya başlaması 90'lı yılların ikinci yarısındaki internet patlamasının sonucu olarak ortaya çıktı. Şu anda dünyadaki tüm internet sunucularının yüzde altmışından fazlasını (yirmi milyondan fazla) oluşturan Apache web sunucu yazılımlarının çoğunluğu Linux işletim sistemi üzerinde çalışmaktadır. Her geçen yıl bu oran artmaktadır. [http://www.netcraft.com] Özellikle Microsoft internet sunucularının CodeRed gibi sayısız virüslerle güvenilirliklerinin azalması, internet sunucu piyasasında Apache ve Linux'un gücünü korumaya devam edeceğine işaret etmektedir.

Kişisel çabalarla gelişen Linux'a büyük firmalardan ilk ciddi destek 2000 yılında IBM'den geldi. Linux'a bir milyar dolar yatırım yapan IBM'in, bir yıl sonra, yaptığı yatırımın karşılığını fazlası ile aldığını açıklaması, diğer büyük IT şirketlerinin de Linux'a daha yakın ilgi göstermelerine sebep oldu. Örneğin veritabanı piyasasının bir numarası olan Oracle da benzeri şekilde Linux'a çok büyük yatırım yaptığını hatta kendi yapılanmasının yarıdan fazlasında Linux'u kullanmaya başladığını belirtmiş ve "Kırılmaz Oracle" kampanyasını Linux ile birleştirerek zırh giymiş bir penguen logosu ile beraber "Oracle ile Kırılmaz Linux" sloganına geçiş yaptı. Novell de Linux için masaüstü uygulamalar geliştiren Ximian'ı satın alarak bundan sonra Linux'a tam destek vereceğini açıklayanlar arasında yer aldı.

Linux'un sunucu piyasasında asıl zarar verdiği firmaların Sun, IBM, HP gibi Unix üreticileri olması da ironik bir durumu göz önüne seriyor. Dünyanın en büyük internet şirketlerinden Amazon'un Unix'ten Linux'a geçerek kar ettiğini açıklamasından sonra Unix'in üzerindeki baskı da giderek artmıştır. IBM Linux'a doğrudan destek vererek uzun vadede kendi Unix'i olan AIX'i Linux ile değiştireceğinin sinyallerini verirken Sun, şimdilik Linux'a biraz daha uzak durmaktadır. Ancak gelecekte tüm Unix üreticilerinin bir şekilde Linux çatısı altında birleşeceklerini söylemek abartılı bir tahmin olmaz.

Masaüstünde Linux

Linux'un, sunucu dünyasında rakipleri için ciddi bir alternatif olduğu fikri kabul görmüşse de masaüstünde Microsoft tartışmasız bir şekilde liderdir ve pazar payı %95'in üzerindedir. Ancak bu konuda da değişikliklerin ilk işaretleri gelmeye başlamıştır. 2003 baharında Münih parlamentosu Microsoft'un tüm çabalarına rağmen 13000 masaüstü sistemini yeni bir Windows sürümü yerine Linux'a geçirmeye karar vermiştir.

Özellikle büyük firmaların ve devlet kurumlarının ofis yazılımları ve işletim sistemi gibi temel uygulama lisans ücretleri ile başa çıkmakta zorluk çekmeleri, virüsler ve güvenlik açıklarının verdiği zararlar yeni alternatif arayışlarını ortaya çıkarmıştır.

Şu anda sıradan bir kullanıcının ihtiyacı olan hemen her şey, modern Linux dağıtımlarından da edinilebilmektedir. Bu ürünlerin pek çoğu çapraz platfomu (cross platform) destekleyen şekilde geliştirilen açık kodlu yazılımlardır. Bunlar arasında Microsoft Ofis ürününün doğrudan rakibi olarak ortaya çıkan Open Office http://www.openoffice.org, Internet Explorer ve Outlook alternatifi olan çok kuvvetli Mozilla http://www.mozilla.org ürünleri ve Evolution http://www.ximian.com sayılabilir.

Ancak Microsoft, bu tür geçişlerde sadece lisans ücretinin göz önüne alınmasının hata olduğunu, toplam maliyette aslında Microsoft'un daha ucuza geleceğini çeşitli araştırmalarla da destekleyerek iddia etmektedir. Microsoft'a göre, toplam maliyetin içine (Total Cost of Ownership) ürünlerin kullanım eğitimleri, geçişin getirdiği ek maliyetler katıldığı zaman başlangıçtaki lisans maliyetinin %10'u geçmeyecektir. Ancak bu maliyet hesaplarına virüslerin ve güvenlik açıkları sonucunda neredeyse her yıl tekrarlanan büyük yıkımların katılıp katılmadığı da şüphelidir.

Hükümetler

Yazılım alanında bağımsız olmak fikriyle hareket eden ülkeler için geliştirme ve kontrole tamamen açık olan Linux doğal bir başlangıç noktası oluşturuyor. Amerika ile her alanda rekabet eden Avrupa birliği ve kontrolü elinde tutmak isteyen Çin, Linux'a ciddi şekilde destek veriyor. Çin, bu yıl yabancı yazılımların devlet kurumlarında kullanımını yasaklama gibi sert kararlar alarak bu alanda ciddi adımlar atmaya başlamıştır.

Tayland'da gerçekleşen bir olay ise ise Linux'un, Microsoft'un fiyatlarını indirmek için tehdit aracı olarak kullanıldığı yorumlarına yol açmıştır. Tayland, bir projede Linux'u kullanmayı düşündüklerini açıklayınca Microsoft, Tayland'da bu program kapsamında işletim sistemi ve ofis yazılımını $30 gibi çok düşük bir ücretle satmayı kabul etmiştir.

Ülkemizde Linux

Türkiye'de Linux dağıtımı üreten bir firmamız var; Gelecek Linux http://www.gelecek.com.tr . Ancak genel olarak Linux konusundaki bilgi seviyemiz ve kullanım oranımız şu anda çok düşük seviyede. Bunun belki de bir sebebi de ülkemizde çok yaygın olan korsan yazılım kullanımı. Özellikle ev kullanıcılarının çok büyük bir bölümü yazılımlarının tamamını korsan olarak kullanıyor.


Linux'a Geçiş Yapmak İsteyenler

Yazılım konusunda özgürlüğün yolu açık standartlardan ve platformdan bağımsız bilişim altyapısından geçer. Eğer şu andaki yapınız size yetmiyorsa, yeni bilişim yatırımları yapmayı planlıyorsanız ve sürekli olarak tek bir firmaya bağlı kalmak istemiyorsanız, açık kodlu özgür yazılım alternatiflerini değerlendirebilirsiniz. Önce birden fazla platformda çalışan ofis uygulamaları, tarayıcı(browser) ve benzeri yazılımları kullanmaya başlamak, bazı yazılımları doğrudan Linux gibi alternatif işletim sistemleri üzerinden işletmek iyi bir başlangıç olabilir. Linux'lu sistemler az kaynak kullanımı, sağlamlık ve performansları sayesinde şimdiden pek çok firmada internet, dosya ve yazıcı sunucusu olarak kullanılmaya başlamıştır.

Bunun yanında geliştirilen yazılımlarda da Java gibi platformdan bağımsız dillerin tercih edilmesi, hatta yazılımların çoğunluğunun sadece web tarayıcısı üzerinden kullanılan (thin client) uygulamalara geçirilmesi, sonradan işletim sistemi gibi ciddi değişikliklerde başınızın çok daha az ağrımasını sağlayacaktır.

Windows uygulamalarını doğrudan Linux üzerinde çalıştırmak Wine, Vmware, gibi yardımcı ürünler yardımı ile mümkün olabilmektedir. İşyerlerinde Linux ve alternatif ofis uygulamalarını kullanmaya geçiş için başlangıçta küçük denemeler yapmak ve geçiş sürecinde ortaya çıkabilecek pürüzleri görmek, bu konuda danışmanlık hizmeti veren firmalardan yardım istemek, Linux ve özgür yazılımlar konusunda bilgilenmek iyi bir başlangıç olacaktır.

Linus Torvalds Linux'un babası Linus Torvalds, her zaman, Linux'u geliştirmeye devam etmesindeki amacın teknolojik olarak daha iyiye erişmek olduğunu belirtmekte ve konuya bir mühendis olarak yakşalarak polemiklerden kaçınmaktadır. Geçtiğimiz günlerde NewYork Times'in Linus Torvalds ile yaptığı bir söyleşinin sonunda Torvalds şöyle diyor: "Bu konuyu hiçbir zaman "Linus Bill'e karşı" şeklinde görmedim. Kendimi intikam tanrıçası Nemesis gibi görmüyorum, öyle olsaydım amacım aktif bir şekilde Microsoft'u yok etmeye çalışmak olurdu. Oysa ki amacım Microsoft'u yoketmek değil, yokoluş, kesinlikle kasıtsız bir yan etki şeklinde olacak"Her ne kadar Torvalds'ın yaklaşımı esprili olsa da, tüm işaretler önümüzdeki yıllarda bilişim dünyasında iki kutuplu büyük bir mücadelenin yaşanacağını göstermektedir.

Kaynak : Mehmet D. Akın Teşebbüs Dergisi 2004 Mart
______________


Mesaj07.09.2008, 20:09 (UTC)    
Mesaj konusu:

DNS Nedir ?
Alan adı sistemi, sunucunun ve ona bağlı istemcilerin internet kayıtlarının tutulduğu bir tür veritabanıdır. Siz bir siteye erişmek istediğinizde, DNS sayesinde hangi site nerde , hangi IP hangi bilğisayara ait olduğu belirlenir, ve istediğiniz yere erişirsiniz. Bu sistem istemcilerin ve sunucuların isimlerini, alan adını ve IP numarası gibi bilgileri içerir.


Java

Bir programlama dili ve bununla birlikte bir platformdur. Birbirinden farklı aygıtlarda çalışabilen Java, bu aygıtlar arasında iletişimi kolay hale getirir. Son zamanlarda daha çok cep telefonu ve benzeri mobil cihazlarda kullanımı yaygınlaşan Java’nın kişisel birlgisayarlar ve kurumsal sistemler üzerindeki etkisi de tartışmasız olarak büyüktür. Masaüstü bilgisayarlarda Java uygulamalarının çalışması için herhangi bir ayara gerek yoktur.

Ekran Çözünürlüğü
Ekranınızda görüntülenen piksel sayısını belirtmek için kullanılan değerdir. Monitör ne kadar büyükse, görüntüleyebileceği piksel sayısı da o kadar artar. Dolayısıyla görüntü kalitesi de genellikle yüksek olur. 15 inçlik bir monitör, dikey olarak 768 piksel, yatay olarak 1.024 piksel görüntüleyebilir. Bu durum, kısaca "1.024 x 768" şeklinde İfade edilir ve monitörün desteklediği maksimum çözünürlüğü temsil eder.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:12 (UTC)    
Mesaj konusu:

İCATLAR ve BULUŞLAR TARİHİ

MİLATTAN ÖNCE


" 4241 Mısır ilk hassas takvim yapıldı
" 3200 Tekerleğin ilk kez Mezopotamya'da ve orta Avrupa'da kullanıldığı varsayılır.
" 3200 Mezopotamya Sümerler yazıyı kullanan ilk halktır
" 3000 Mısır Hiyeroglif denen yazı sistemi bulundu
" 3000 Babil'de ilk ilk toplama makinesi kullanıldı
" 1300 Suriye Ugarit'de ilk alfabe kullanılmıştır.
" 700 Lidya ( Türkiye) ilk para sikkesi kullanıldı
" 540 Miletli (Batı Anadolu'da liman kenti) THALES geometri okulunu kurdu ve kendi teoremini geliştirdi
" 450 Herodotot dünya haritası çizdi
" 200 Yunan ARKHİMEDES kaldıraç kanunlarını keşfetti
" 10 Roma mimar Vitrivius tarafından ilk kaldırma vinci tasarlandı

MİLATTAN SONRA

" 999 Bir keşiş tarafından ilk mekanik saat icat edildi
" 1000~Türk gök bilimci BİRUNİ 13 000 sayfalık araştırmalarını yayımladı
" 1010~Türk İbn SİNA 270 kitaplık araştırmalarını yayımladı
" 1020~Irak İbn-ül HEYSEM Optik konusunda ayrıntılı araştırmalar kitabını yayımladı
" 1045 Çin Pi CHENG portatif matbaa harflerini keşfetti
" 1280 İtalyan ARMATİ gözlüğü ict etti (kontak lens üzerindeki ilk çalışmalar ise Leanardo da Vinci tarafından yapılmıştır)
" 1453 Polonyalı Keşiş Nicolas KOPERNICUS Dünya ve güneş sistemi kuramını ortaya attı
" 1521 Türk Piri REİS Kitab-ı Bahriye adını verdiği gerçeğe en yakın Dünya haritasını yayınladı
" 1528 Türk PİRİ Reis ikinci haritasını yaptı
" 1592 İtalyan GALİLEO 30 kez büyüten teleskopu yaptı (daha önce Hollandalı gözlükçü Hans Lippershey ilk teleskopu bulmuştu)
" 1614 İskoçyalı John NAPİER Logaritma cetvelini ict etti
" 1618 Alman Johannes KEPLER Güneş sisteminin yasalarını keşfetti
" 1642 Fransız matematikçi Blaise PASCAL ilk toplama makinesini icat etti
" 1643 İtalyan Evangelista TORİCELLİ cıvalı barometreyi buldu
" 1666 Pariste Kraliyet Bilimler akademisi kuruldu
" 1687 İngiliz İsac NEWTON evrensel çekim yasalarını keşfetti.
" 1492 İspanyol Kristof KOLOMB Amerika'ya ayak bastı
" 1507 İtalyan Amerigo VESPUCCİ Amerikanın yeni kıta olduğunu kanıtlar
" 1630~Türk Hazarfen Ahmet çelebi yaptığı kanatlarla ilk kez uçmayı başaran adam oldu
" 1680~Türk Lagari Hasan çelebi aya gitme denemesini yaptı
" 1698 İngiliz Thomas SAVERY ilk buharlı makineyi yaptı
" 1704 İngiliz NEWTON Optik adlı kitabını yayımladı
" 1742 İsveç Anders CELSİUS sıcaklık ölçümleri için standart geliştirdi
" 1763~Fransız Claude CHAPPE uzaktan yazma anlamına gelen Telgrafı icat etti
" 1777 İngiliz James WATT uzun süreli çalışan buharlı makineyi yaptı
" 1778 Fransız Joseph BRAMAH ilk modern tuvaleti tasarladı ve patentini aldı
" 1783 Fransız MONTGOLFİER kardeşler ilk uçan balonla yolculuk yaptılar
" 1783 Fransız Louis LENORAD ilk paraşütü tasarladı
" 1789 Fransız Antoine LAVOISIER Oksijeni ve kimyasal adlandırma tablosunu yayımladı
" 1796 Edvard JENNER çiçek aşısını buldu
" 1799 İtalyan Alessandro VOLTA ilk elektrik bataryasını yaptı
" 1800~Fransız Dominique LARREY ilk ambulans fikrini ortaya atmıştır.
" 1804 İngiliz Richard TREVİTHİCK ray üzerinde 16 Km hızla giden ilk lokomotifi icat etti
" 1816 İngiliz George MANBY yangın söndürücü bir tüp tasarladı
" 1816 Fransız Rene LAENNEC ilk tıpta kullanılan stetoskobu ict etti
" 1820 Danimarkalı Hans OERSTED elektromanyetik akımı keşfetti
" 1826 Fransız Joseph NIEPCE ilk fotoğraf çekimini başardı
" 1830 Fransız terzi Berthelemy THIMONNIER ilk dikiş makinesini yaptı (bu tip makineleri üretip satan ilk kişi Isac SINGER dir)
" 1831 İngiliz Michael FARADAY elektromanyetik kuramları keşfetti
" 1836 ABD Samuel COLD kendi adını verdiği tabancayı tasarladı
" 1837 İngiliz COOKE ve WHEATSTONE ilk elektrikli telgrafı icat ettiler
" 1843 ABD Samuel MORS kendi adını verdiği bir telgraf kodu tasarladı
" 1846 ABD dişçi William ORTON ik kez ameliyatında uyuşturma ve ağrıyı azaltmak için eteri kullandı
" 1849 ABD Walter HUNT ilk modern çengelli iğneyi tasarladı ve patentini aldı
" 1852 ABD Elisha OTİS ilk Asansörü icat etti
" 1853 Fransız Charles PRAVAZ ilk deri altı şırıngasını tasarladı
" 1853 İtalyan Linus YALE kendi adıyla anılan pimli kapı anahtarını icat etti
" 1855 İskoç James MAXWELL Faraday kanunlarını matematiksel olarak kanıtladı ve kendi kuramını yazdı
" 1859 İngiliz Charles DARWIN Türlerin kökenleri adlı evrim kuramını yayınladı
" 1860 Belçika Müh ilk tek zamanlı ve içten yanmalı motor yaptı
" 1867 ABD Christopher SHOLES gerçek anlamda ilk daktiloyu icat etti
" 1863 İngiltere Londrada ilk metro çalışmaya başladı
" 1869 Rus Dimitriy MENDELEYEV Periyodik elementler tablosunu yayımladı
" 1865 İsveç Alfred NOBEL dinamiti ict etti
" 1876 ABD EDİSON tarafından dünyanın ilk Endüstriyel Araştırma Laboratuvarı kuruldu. (Edison bu laboratuarda 1093 adet patentli icatta bulunmuştur.)
" 1876 Alman Nikolaus OTTO 4 zamanlı motoru yaptı
" 1876 ABD İskoç asıllı Alexander Graham BELL ilk telefonu icat etmiştir. (Tarihteki İlk uzaktan konuşma denilen Tele-Phone konuşması 10 Mart 1876 BELL ile yardımcısı Watson arasında yapılmıştır)
" 1877 ABD Thomas EDİSON Fonograf denilen ses kayıt cihazını icat etti
" 1878 İngiliz Joseph SWAN elektrik ampulünü icat etti
" 1879 Alman Ernst von SİEMENS ilk elektrikli treni icat etti
" 1880 ABD Thomas EDİSON elektrikli ampulü güvenli hale getirerek satışa sundu
" 1882 Alman Robert KOCH Kolera virüsünü tanımladı
" 1884 Hiram MAXIM tam otomatik makineli tüfeği yaptı
" 1885 Alman Karl BENZ 14,5 Km hız yapabilen satış amaçlı ilk arabayı üretti
" 1885 Alman Heinrich HERTS Elektromanyetik dalgalarının varlığını keşfetti
" 1885 Fransız Louis PASTEUR kuduz aşısını buldu
" 1887 ABD Emile BERLİNER Gramafonu (Plak) icat etti ve patentini aldı
" 1888 ABD George EASTMAN ilk taşınabilir fotoğraf makinesini yaptı
" 1894 ABD Jesse RENO ilk yürüyen merdiveni tasarladı
" 1894 Fransız LİMUERE kardeşler ilk sinema makinesini icat ettiler
" 1895 Alman Wilhelm RONTGEN X ışınlarını keşfetti
" 1896 İtalyan Guglielmo MARCONİ Radyo dalgalarıyla ilk yayını yaptı
" 1896 Fransız Antoine BECQUEREL Uranyumun radyoaktif madde olduğunu keşfetti
" 1898 Danimarkalı Valdemer POULSEN İlk teybi icat etti
" 1900 Norveç VAALER Kağıt tutturmada kullanılan Ataç ı geliştirdi
" 1901 ABD GİLETTE ve NİCKERSON körlenince atılan tıraş bıçağının patentini aldı
" 1901 İngiliz Hubert BOOTH ilk elektrikli süpürgeyi icat etti
" 1901 İlk kez okyanus aşırı radyo yayını yapıldı
" 1902 Polonya Marie CURİE ve kocası Pierre CURİE Radyumu keşfettiler
" 1903 ABD WRIGHT kardeşler ilk motorlu uçağı tasarladılar
" 1903 Fransız Gustave LİEBAU ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı
" 1903 Hollanda Dr Willem EİNTHOVEN Elektro kardiografi cihazını icat etti
" 1904 İngiliz John FLEMİNG ilk elektronik vakum tüpü (Diyot) icat etti
" 1905 ABD Albert EINSTEIN (Musevi asıllı Alman) görecelik kuramını yayınladı. Bu yazısını 1915 ve 1919 da tamamladı
" 1906 ABD Alva FİSHER ilk çamaşır makinesını ict etti
" 1907 Kanada Reginald FESSENDEN radyo aracılığıyla ilk insan sesini iletti
" 1907 Fransız Paul CORNU ilk motorlu helikopteri uçurdu
" 1908 Alman GEIGER kendi adını verdiği ve Radyasyonun varlığını saptayan cihazı geliştirdi
" 1908 ABD Henry FORD T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 araba üretebiliyordu
" 1911 Norveç Roald AMUNDSEN Güney kutbunu keşfetti
" 1913 ABD Elmer SPERRY ilk Robotu yaptı (ROBOT kelimesi Çek dilinde "zorunlu emek" anlamındadır ve deyim tarlada köle gibi sürekli çalışan işçiler için kullanılmıştır)
" 1913 İngiliz Sheffield Paslanmaz çeliği buldu
" 1914 ABD Ohio kentinde ilk trafik lambaları kullanıldı
" 1914 I Dünya savaşı başladı ve 1918 de bitti
" 1915 Isıya dayanıklı Pyrex cam üretildi
" 1918 Fransız Pierre LANGEVIN ve ekibi ilk kez SONAR sistemini ict ettiler (SONAR : Sound Navigation and Ranging: Ses yardımıyla yer belirleme ve mesafe ölçme anlamına gelmektedir)
" 1921 Almanya İlk otoyol hizmete girdi
" 1922 Alman Arthur KORN radyo dalgalarıyla fotoğraf gönderebilen Faks tasarladı ve Amerika'ya gönderdi
" 1922 Kanada İlk kez bir şeker hastasına Ensülin tedavisi uygulandı
" 1923 İsveç Platen ve Munters adlı iki mühendis ilk elektrikli buzdolabını tasarladı
" 1926 İskoç John Logie BAİRD ilk kez insan yüzünün görüntüsünü Televizyonda elde etti
" 1926 ABD Robert GODDART ilk sıvı yakıtlı roketi başarıyla fırlattı
" 1928 ABD'li Richard DREW genel amaçlı yapışkan bandı üretti (Avrupada seloteyp diye bilinir)
" 1928 İskoç Alexander FLEMING penisilini buldu
" 1929 ABD AT&T Laboratuarlarında Coaxial kablonun patenti alındı
" 1930 ABD ilk elektronik cihaz yaratıldı
" 1930 Wallace CAROTHERS naylonu üretti
" 1930 ABD Clyde TOMBAUGH Plüton u keşfetti
" 1933 Almanya ilk Teleks kullanıldı
" 1934 İngiliz Percy SHAW kedi gözü adını verdiği yansıtıcı tasarladı ve çok para kazandı
" 1935 İskoç Robert Watson-Watt, Radarı icat etti Bu radar uçakları 65 Km den tanıyabiliyordu
" 1935 Rus asıllı Amerikan İgor SKORSKY VS 300 adlı ilk modern helikopteri yaptı
" 1936 İngiltere BBC siyah beyaz TV yayınına başladı
" 1937 İngiltere Frank WHITTLE ilk jet motorunu tasarladı
" 1938 Macar Lazla BİRO tükenmez kalemi ict etti
" 1938 ABD Chester CARLSON ilk fotokopi makinesını ict etti
" 1939 İngiltere İlk Çamaşır makinesi üretildi
" 1939 ABD de HP şirketi Analog verileri dijitale çeviren Pulse-code modulation sistemini geliştirdi
" 1939 II Dünya savaşı başladı ( 1945 de sona erdi )
" 1942 ABD Von BRAUN (Alman göçmeni) V-2 adlı uzun menzilli roketi tasarladı
" 1942 İtalyan Enrico FERMİ ilk Nükleer Reaktörü tasarladı
" 1943 Holanda Wilhelm KOLFF ilk yapay böbreği tasarladı
" 1945 ABD Robert OPPENHEİMER ilk atom bombasını geliştirdi ve denedi. Ayni yıl Japonya'nın Nagazaki ve Hiroşima şehirlerine atıldı ve binlerce sivil öldürüldü. II. Dünya Savaşı sona erdi
" 1945 ABD Percy SPENCER ilk Mikro dalga fırının patentini aldı
" 1946 ABD J.MAUCHLY ve J.ECKERT askeri amaçlı balistik hesaplamalarda kullanılmak üzere ENIAC adlı ilk elektronik bilgisayar sayılan aleti tasarladılar
" 1947 ABD Sesten hızlı uçuş denemesi başarıldı
" 1947 ABD'li Edvin LAND polaroid fotoğraf makinesini icat etti
" 1947 ABD Transistorun teorisi geliştirildi
" 1948 ABD BARDEEN, BRATTAIN ve SCHOCKLEY adlı üç bilim adamı Transistoru icat ettiler
" 1951 ABD IBM şirketi tarafından ilk ticari bilgisayar yaratıldı
" 1951 ABD John ECKERT ve John MAUCHLY ilk sayısal bilgisayar olan UNIVAC ı yaptılar
" 1953 ABD İlk Renkli TV yayını yapılmaya başladı
" 1953 İngiliz Francis CRİCK ve ABD James WATSON DNA moleküllerinin yapısını keşfettiler
" 1957 SSCB uzaydaki ilk insan yapımı cisim olan SPUTNİK 1 adlı uyduyu fırlattı
" 1958 ABD Fizikçiler TOWNES ve SCHAWLOW LAZER kuramını ortaya koydular
" 1958 ABD Silisyum yonga / Mikro Chip icat edildi
" 1958 ABD Alman asıllı Von BRAUN tasarladığı roket sistemleriyle uzaya ilk uydunun fırlatılmasını sağladı
" 1960 ABD Theodor MAIMAN ilk LAZER tabancasını gerçekleştirdi
" 1961 SSCB Yuri GAGARİN uzaya giden ilk insan oldu
" 1962 ABD ilk TV uydusu olan Telstarı fırlattı
" 1964 ABD IBM şirketi ilk kelime işlemciyi üretti
" 1966 ABD Tek transistörlü hafıza yongası yaratıldı
" 1967 G.Afrika Christian BERNARD İlk kalp naklini gerçekleştirdi
" 1969 ABD Bilgisayar platformlarında UNIX İşletim sistemi çalıştırılmaya başlandı
" 1969 ABD Neil ARMSTRONG ve Edwin ALDRIN Aya ayak basan ilk insanlar oldular
" 1970 ABD IBM firması ilk Floopy denilen esnek disketi üretti
" 1971 SSCB ilk uzay istasyonu olan Solyut 1 fırlatıldı ve dünya yörüngesine oturtuldu.
" 1972 İngiliz Godfrey HOUNSFIELD Bilgisayarlı Tomografi cihazını üretti
" 1973 SSCB Lunokhod adlı robot aya iniş yapan insansız ilk araç oldu
" 1974 ABD Değişik bilgisayarların komünikasyonu için TCP/IP protokolü geliştirildi
" 1974 ABD Bar Code uygulaması başlatıldı
" 1975 ABD Microsoft adlı yazılım şirketi kuruldu
" 1976 ABD Intel tarafından 4.77 MHZ hızında 8086 koduyla Mikro işlemci gerçekleştirildi
" 1981 ABD IBM firması IBM-PC with MS DOS adıyla kişisel bilgisayar yaratıldı
" 1982 Hollanda şirketi olan PHILIPS ilk kompact diski (CD) üretti ( Sony ile ayni zamanda)
" 1982 ABD İlk yapay kalp nakli gerçekleştirilir.
" 1983 ABD de MicroSoft firması Windows işletim sistemini yarattı
" 1984 ABD Milyon bitlik hafıza yongası yapıldı
" 1984 ABD Apple firması MACİNTOSH adlı bilgisayarı anons etti
" 1985 ABD ARPA nın adı INTERNET olarak değiştirildi
" 1985 Avrupa'da Mobil telefonlar kullanılmaya başlanır.
" 1986 SSCB Çernobil Nükleer kazası meydana geldi
" 1986 ABD National Instruments firması LabVIEW adı altında GUI tabanlı bir endüstri yazılımı geliştirdi
" 1990 ABD World Wide Web anons edildi
" 1991 ABD Avrupa'nın ilk çevre uydusu ERS-1 yörüngeye oturtuldu
" 1992 ABD Sanal gerçeklik tasarlandı
" 1992 Ozon tabakasındaki delik Güney Amerika sahillerine kadar genişlediği saptandı
" 1997 ABD NASA tarafından fırlatılan Pethfinder Robotu Marsa iniş yaptı
" 1997 ABD Genetik kopyalamada ilk somut başarı sağlandı. DOLLY adı verilen bir koyun kopyalandı
" 1997 ABD IBM tarafından gerçekleştirilen DEEPER BLUE adlı bilgisayar Satranç ustası Kasparov'u yendi
" 2000 ABD Bilim adamları ortak bir projede genetik şifrenin çok büyük oranda çözüldüğünü açıkladılar
______________


Mesaj07.09.2008, 20:17 (UTC)    
Mesaj konusu:

Dünyayı ayağa kaldıran Türk ilacı

27 bebeğin ölümü ile gündeme gelen hastane enfeksiyonları artık can alamayacak. Türkiye'nin tek ruhsatlı ilacı Ankaferd devrim yapmak üzere.

Yüzyılın buluşu Ankaferd'in antibiyotiklere direnç kazandıkları için bir türlü baş edilemeyen patojen mikroorganizmaları yok ettiği bilimsel olarak kanıtlandı. Uzmanlara göre çalışmalar bu yönde sonuç vermeye devam ederse hastane enfeksiyonu diye bir şey kalmayacak.

Geçtiğimiz günlerde peş peşe ölen 27 bebek, ailelerinin elinde bir karton kutu içinde yatarken hepimizin yüreğini sızlatmıştı. Hayata “merhaba” diyen narin vücutlar, annelerinin parmaklarının ucundan teker teker kayıp gitmişti. Bir türlü önü alınamayan kabusun adı; “hastane enfeksiyonu”ydu. Bilanço bu kadarla sınırlı değil elbette, yüz binler söz konusu. Ama size bir müjdemiz var. Tüm dünyada etkili olan bu kabus çok yakında sona erecek, üstelik bunu başaran bir Türk ürünü. Yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye'nin ruhsatlı tek ilacı olan Ankaferd'in, hastane enfeksiyonlarına neden olan ve başa çıkılamayan patojen mikroorganizmalar üzerinde yüksek düzeyde etkili olduğu bulundu. Uzmanlara göre hastane enfeksiyonlarını önlemede en etkin ve ekonomik proses Ankaferd ve çalışmalar bu şekilde devam ederse hastane enfeksiyonlarının ortadan kalkacağını söylemek kuvvetle mümkün.

Kan durdurucu olarak Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsat alan ve saniyeler içinde kanamayı durdurucu özelliği ile tanınan Ankaferd'in bir özelliği daha ortaya çıktı. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Biyoteknoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Mustafa Akçelik'in başkanlığında yapılan çalışmalarda Ankaferd'in başta hastane enfeksiyonlarının pek çoğuna sebep olan MRSA olmak üzere Salmonella, Klepsiella, Stahylococcus, Candida, Clostridium gibi patojen mikroorganizmaların tamamına karşı yüksek düzeyde etkili olduğu bulundu.

Prof Akçelik, laboratuvar ortamında yapılan çalışmanın Ankaferd'in güçlü bir antimikrobiyel etkinliğe sahip olduğunu gösterdiğini, bu sonuçların hastane uygulamaları için çok büyük potansiyel vaat ettiğini söylüyor. Henüz herhangi bir hasta ya da hastane çalışması yapılmayan Ankaferd'in asıl etkinliği yapılacak çalışmalar sonucu ortaya çıkacak. Akçelik şahsi görüşünün, hastane uygulamalarında doğru konsantrasyon yakalandığı takdirde mutlaka sonuç alınacağı yönünde olduğunu belirtiyor.


SONUÇLAR CESARET VERİCİ

Ankaferd'in mikrobiyolojik çalışmalarının validasyonunu yapan Prof. Metin Yerebakan ise çalışmanın henüz ilk aşamada olduğunu, ancak hastane enfeksiyonlarına yönelik bir çok proses içinde en etkili ve en ekonomik olanının Ankaferd prosesi olduğunu söylüyor. Yerebakan, ulaşılan sonuçların cesaret verici olduğunu ve yapılacak çalışmalar bu doğrultuda sonuçlar verirse hastane enfeksiyonlarının ortadan kaldırılacağını kuvvetle söylemenin mümkün olduğunu ifade ediyor.


ÇARESİ OLMAYAN HASTALIKLARI İYİLEŞTİRECEK

Ankaferd'i geliştiren Hüseyin Cahit Fırat, hastane enfeksiyonlarında Ankaferd'in etkili olması nedeniyle çok mutlu. “İnşallah bundan sonra bebeklerimiz ölmeyecek” diyor. Enfeksiyon nedeniyle dünyada çaresizlikten birçok hastanenin duvarlarının sökülüp tekrar sıva yapılması zorunda kalındığını hatırlatan Fırat, “Bu doktorları nasıl suçlayabiliriz. Ellerinde enfeksiyonu önleyecek ilaç var da kullanmıyorlar mı?” diye soruyor. Fırat, yakında hastanelerde sıcak ve soğuk dekontaminasyon çalışmalarının yapılacağını söylüyor. Ankaferd'in içeriğindeki bitkilerin değişik oranlarda karıştırılması ve içine başka maddelerin de eklenmesi ile çok sayıda Ankaferd ürününün geliştirildiğini anlatan Fırat, bu ürünlerin şu ana kadar çözüm bulunmayan sağlık sorunlarına çare olacağını anlatıyor. “Şu an üniversitelerde Ankaferd üzerine 40 çalışma yapılıyor. Bunların 6-7 tanesi Ankaferd'in çaresi olmayan belli sorunları çözdüğünü bilimsel olarak kanıtladı, makaleleri yayınlandı. Ekim ayında Çeşme ve Antalya'da yapılacak kongrede bu sonuçlar açıklanacak. Ülkemiz için bir kaç açıdan ses getirecek şeyler olacak. Ankaferd gerçekten mucizevi bir karışım.” diyor.

Hüseyin Cahit Fırat: Yapılamayanı yapacağız

Ankaferd'in buluş sahibi ve geliştiren H.Cahit Fırat, bugüne kadar hep basından uzak durdu. İlk kez gazetemize konuşan Fırat'tan kendisini ve Ankaferd üzerindeki çalışma süresini anlatmasını rica ettim. "İktisatçıyım, tıp okumadım. Uzun bir müddet gazete ve dergilerde çalıştım. Bu zamanlar içinde rahmetle andığım çok değerli hocamla çalışmalarımızı yapardık. Uzun çalışmalar sonunda bu ürün meydana geldi. Brüksel'de bilim adamlarının katıldığı geniş bir toplantıda 'bunu Türkler mi yapacak' deyip alay edercesine bize bakarken aralarında bulunan değerli bir profesörün 'Dikkat edin de bu adamlar bize kan bilimini tekrar yazdırmasın' dediğini asla unutmuyorum. Ankaferd her geçen gün bu daldaki yerini hiçbir ürünün alamayacağını dünyaya kanıtlıyor. Talepler artıyor, hatta ürünü tanıyan bilim adamları Ankaferd olmadan ameliyata bile girmek istemiyorlar. Üzüldüğüm bir şey dünyada, Türk halkı yalnızca turist ağırlar, şiş kebap yapar,vs vs. gibi bir imaj olması. Sevindirici haber daha vereyim. Dünya üzerindeki ruhsatlar tamamlanıp ürün dağılmaya başladıktan 10 yıl sonra Türkiye'nin yaptığı ihracatın iki katını Ankaferd tek başına yapacak. Çalışmalarımı yürüttüğüm sıkı bir ekibim var. Ayrıca profesörlerden oluşan 20 kişilik bir bilimsel kurulum var. Gecemizi gündüzümüze katıp bu işe adadık. Belki seneye çok basitleştirilmiş şekle getirilen kene ısırmalarının önüne geçeceğiz. Zaten biz yapılamayan şeyleri yapmaya çalışıyoruz."

Hastane enfeksiyonu nedir?

Hastane enfeksiyonu, hasta hastaneye yattıktan 48-72 saat sonra ve taburcu olduktan sonra 10 gün içinde gelişen enfeksiyonlar olarak tanımlanıyor. Her yıl Türkiye'de 50 binin üstünde ve ABD'de tahminen 2 milyonun üzerinde kişi hastane enfeksiyonu kapıyor, yüz binden fazlası hayatını kaybediyor. Tıp dünyasının önde gelen ismi Prof. Dr. Üstün Korugan, eski Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy, İstanbul Tıp Fakültesi Genel Dahiliye Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Oran, Ressam Serpil Akyıl gibi isimler de hastane enfeksiyonu nedeniyle hayatlarını kaybetmişti.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:18 (UTC)    
Mesaj konusu:

İşte Mehmetçik'in yeni silahı

Son yıllarda önemli silahlarla donatılan Mehmetçik, Türk savunma şirketlerinin öncü kuruluşları arasında yer alan Aselsan'ın ürettiği termal silah dürbünü ile terörle daha etkin mücadele edecek.

Aselsan tarafından tamamen yerli imkanlarla üretilen şarj edilebilme özelliklerine sahip olan dürbünlü silahlarla Mehmetçik, gece ve gündüz en olumsuz koşullarda bile görevini icra edebilecek.

ÖZELLİKLERİ

Termal silah dürbünü, savunma çevrelerince, 8-12 mikrometre dalga bandında çalışan, küçük boyutlarda hafif olup, dayanıklı, kullanımı da son derece kolay soğutmasız bir termal dürbün olarak nitelendiriliyor.

Pasif yapıdaki dürbün görüş alanındaki nesnelerin yaydığı ısı farklılıklarını 320x240 elemanlı odak düzlemli dizin dedektör vasıtasıyla algılayarak gece ve gündüz koşullarında mükemmel bir görüntüye sahip bulunuyor.

Tam karanlık ortamlarda çalışırken ani ışık parlamalarından etkilenmeyen silahlar, toz, duman, sis, pus gibi hava koşullarında ve muharebe alanının tüm olumsuzluklarında kullanıcının yanında yer alıyor. Tarayıcı ve soğutucu kullanılmaması ise bu silahların güvenilirliğini artırırken son derecede sessiz olarak çalışma özelliğine de sahip.

PİLLE ŞARJ EDİLEBİLİYOR
Termal silah dürbünü, silah üzerinde, gözetleme amacıyla elde veya gerektiğinde üç ayaklı taşıyıcılara takılarak kullanılabilme özelliklerini de taşıyor.

Üzerinde bulunan bir düğme, kullanılan silaha göre şebeke seçimini sağlarken, şarj edilebilir lityum iyon pillerle çalışabildiği gibi bu tür silahlar 9V'luk pillerin yanı sıra 10-30 vd harici güç kaynağı ile de çalışabiliyor.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:19 (UTC)    
Mesaj konusu:

En İyi Antivirüs Hangisi ?

AV-Test.org isimli bir Alman firmasının yaptığı testler çok ilginç sonuçlar barındırıyor. En çok günellenen antivirüs hangisi? En çok casusu hangisi yakalıyor?


En iyi antivirüs hangisi, sorusu birçok farklı kullanıcıdan farklı tepkiler alan bir soru. Zira kimisi en köklülerinden birisi olduğu için Symantec'in Norton'unu beğeniyor, kimisi ise en iyi hacker Rusya'dan çıkıyorsa güvenlik yazılımı da Rus olur, en iyisi Kaspersky diyor. Ara sıra, Finlandiyalılar iyi araba kullanır, hepsi birer Mika Häkkinen'dir; bu memleketten çıkan F-Secure da şahanedir diyenleri de görüyoruz. Peki gerçek bir test ortamında hangi güvenlik yazılımı daha çok koruma sunuyor? Bunu biliyor musunuz?

AVK İsmini Duydunuz mu?

Birçok kullanıcı tarafından bilinmeyen ama temelde Avast ve BitDefender tarama motorlarını kullanan AVK 2009, testte %99,8 zararlı yazılım ve virüs yakalama başarısını göstererek bütün diğer bilinen markaları geride bıraktı. Listede dikkat çeken bir değer olarak BitDefender 2009'un virüsler konusunda %97,6 yakalama başarısı gösterirken reklam amaçlı yazılımlar ve casuslarda %88 yakalama oranında kalmasıydı. Microsoft'un OneCare hizmetinin de değerlendirildiği çalışmada hem virüs hem de casus yazılımlarda %97'nin üzerinde yakalama başarısı olduğunu eklemeden geçmeyelim.

Liste Burada!




Ürün Zararlı Yazılım Casus Yazılım
AntiVir (Avira) 99.8% 99.0%
Avast! (Alwil) 99.3% 98.3%
AVG 95.8% 87.0%
AVK 2008 (G Data) (1) 99.2% 99.1%
AVK 2009 (G Data) (2) 99.8% 99.8%
BitDefender 2008 97.7% 87.8%
BitDefender 2009 97.6% 88.0%
CA-AV (VET) 65.5% 68.0%
ClamAV 88.5% 92.8%
Dr Web 84.9% 89.6%
eScan 97.8% 97.4%
Fortinet-GW 92.6% 81.9%
F-Prot (Frisk) 94.8% 92.6%
F-Secure 2008 98.2% 98.4%
F-Secure 2009 99.2% 99.6%
Ikarus 99.5% 98.6%
K7 Computing 92.1% 94.0%
Kaspersky 98.4% 98.3%
McAfee 93.6% 94.5%
Microsoft 97.7% 97.1%
Nod32 (Eset) 94.4% 94.7%
Norman 96.3% 95.8%
Norton 2008 (Symantec) 97.8% 94.6%
Norton 2009 (Symantec) 98.7% 95.4%
Panda 2008 86.4% 93.4%
Panda 2009 91.8% 95.6%
Rising 83.4% 77.5%
Sophos 97.5% 95.0%
Trend Micro 91.3% 88.5%
TrustPort 99.5% 98.4%
VBA32 90.5% 85.2%
VirusBuster 89.0% 85.8%
WebWasher-GW (3) 99.7% 99.2%
ZoneAlarm 97.8% 97.7%



Bu arada ortalamalara göz kararı baktığımızda %97'nin üzeri başarılı diyebiliyoruz. Buradaki tabloya bakarak bütün karşılaştırmayı görebilirsiniz. Unutmayın, farkları aritmetik değil logaritmik olarak değerlendirmekte fayda var.

Norton Kaç Defa Güncellendi?

Testlerdeki ilginç bir noktayı daha aktaran AV-test.org, her ne kadar test ölçütleri arasında yer almasa da her bir yazılımın kendisini bir aylık test sürecinde kaç defa güncellediğini de kenara not etmiş. Bir ayda en fazla güncellenen yazılım ise Norton 2009'un beta sürümü olmuş. Norton bu süre içinde küçük güncelleme paketleriyle tam 6202 defa güncellenmiş.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:19 (UTC)    
Mesaj konusu:

5 bin kişinin bilgilerinin yer aldığı hard disk kayıp
İngiltere'de adli sistemde görevli beş bin kişinin kişisel bilgilerinin bulunduğu hard disk'in kaybolmasının ardından, Adalet Bakanı Jack Straw'un emriyle kapsamlı bir soruşturma başlatıldı.

Olayın 2007 yılının temmuz ayında meydana geldiği, ancak Bakan Straw'un bu olaydan yeni haberdar edildiğinin ortaya çıkması üzerine, bu gecikmeyle ilgili de soruşturma açıldığı bildirildi.

İngiltere'de savunma bakanlığına ait çok gizli bilgiler içeren pek çok laptop ve CD'nin kaybedilmesinin ardından Ceza ve Tevkifevleri çalışanlarının da aralarında bulunduğu 5 bin kişinin bütün kişisel bilgilerinin yer aldığı hard disk'in kaybedilmesi üzerine açıklama yapan Adalet Bakan Yardımcısı Michael Wills, bu kayıplara bir son verilmesi gerektiğini söyledi.

Wills, elinde bakanlıklara ait verileri bulunduran kişi ve birimlere yeni yetkiler vereceklerini, aynı zamanda bu bilgilerin yanlış kullanımı ya da kaybedilmesine yol açan kişilere uygulanacak cezai müeyyidelerin de yeniden belirleneceğini kaydetti.

Adalet Bakanı Jack Straw da bakanlık çalışanlarının kişisel bilgilerinin kaybedilmesinin ardından oluşabilecek risklerin belirlendiğini ve gerekli önlemlerin alındığını duyurdu.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:20 (UTC)    
Mesaj konusu:

Dünya 1 yılda kaç SMS atıyor?
Dünya nüfusunun yüzde 40’ı bugün cep telefonu kullanıyor. GSM abonesi 3.9 milyarı buldu. Bu kullanıcıların bir yılda attığı SMS sayısı ise 1 trilyon adede ulaştı.

İnsan hayatının vazgeçilmez unsuru haline gelen cep telefonu kullanıcısı yılda 1 trilyon SMS (kısa mesaj) atıyor. İlk kez 1991’de Finlandiya’da cep telefonu görüşmesi yapılırken, ilk mesaj 1992’de atıldı. Dört yılda 1 milyona ulaşan toplam GSM abonesi sayısı 10 yılda 1000 kat artarak 2004’te 1 milyara ulaştı. Dünya nüfusunun yüzde 40’ının kullandığı cep telefonunda abone sayısı bugün 3.9 milyarı buldu. Bir yıl içinde atılan SMS sayısı da 1 trilyon oldu.

Daha önceki denemeler sayılmazsa Graham Bell, 10 Mart 1876’da telefonu icat ettiğinde iletişim devriminin önünü açtığının farkında değildi. Yaklaşık 100 yıl boyunca gelişen ama kablosu olduğu için her zaman bir yere bağlı olarak kullanılan telefon, kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin çabasıyla kablosuz hale geldi. Finlandiya ve İsveç gibi yüzlerce kilometre fiyort ve binlerce adaya sahip Kuzey Avrupa ülkeleri, coğrafi koşullar yüzünden kablo döşemekte sıkıntı yaşayınca alternatif iletişim yöntemlerine yöneldi.

Bu ülkelerin imdadına Avrupa Telekomünikasyon Standartları Komitesi yetişti ve GSM’in ilk adını veren Groupe Speciale Mobile’i 1982’de oluşturdu. GSM’le ilgili çalışmalar, 1984’te Avrupa Komisyonu tarafından onaylandı. Avrupa Birliği 1986’da cep telefonlarının 900 Mhz specturumunda çalışmasına karar verdi ve bir yıl sonra GSM sisteminin temel standartları imzalandı. 1987’de 13 ülkenin GSM Memorandum of Understanding’i imzalamasıyla cep telefonu, gelişme yolunda büyük adım attı. Özellikle Avrupa’da 1988-1989 yıllarında yoğun çalışmalar yapıldıktan sonra 1991’de Finlandiya’nın yerel GSM operatörü Radiolinja üzerinden yine Finlandiya’nın iletişim devi Nokia’nın 1011 modeli ile ilk cep telefonu görüşmesi yapıldı. İlk görüşmenin bir yıl sonrasında, Telecom Finlandiya, İngiliz Vodafone ile ilk roaming anlaşmasını yaptı ve iki ülke arasında cep telefonu görüşmeleri mümkün oldu. 1992’de ilk SMS gönderildi. Yoğun talebin ardından 1993’te 18 ülkeden 32 GSM ağı hizmet verirken, bir yıl sonra bu rakam 100’e yükseldi ve GSM abone sayısı da 1 milyona ulaştı.

Ön ödemeli telefon kartı 1996’da piyasaya çıktı. Aynı yıl ABD’de 15 GSM ağı 1900 Mhz üzerinden yayına çıkarken üç bantla çalışan cep telefonu da 1997’de piyasaya sürüldü. 1998’de GSM abone sayısı 100 milyona ulaştı. İlk WAP, hemen ardından GPRS sözleşmeleri imzalandı.

CEP TELEFONU KUYRUKLARI
2000’de ayda atılan SMS sayısı 5 milyon civarındaydı, bir yıl sonrasında bu rakam 50 milyona ulaştı. Toplam GSM abone sayısının 500 milyona ulaştığı 2001’de kullanıcılar ilk renkli ekranlı cep telefonu ile tanıştı. 2002’de kullanıcıların birbirlerine SMS’e ek olarak fotoğraf ya da video klibi göndermesine imkan tanıyan ilk MMS devreye sokuldu. Yılda 400 milyar SMS atılırken, aboneler de ilk kameralı cep telefonuna sahip olmak için raf önlerinde uzun kuyruklar oluşturdu. Bir yıl sonrasında ilk EDGE devreye girdi.

1 TRİLYON SMS
Dünya nüfusunun yüzde 40’ının kullandığı cep telefonunda abone sayısı bugün 3.9 milyarı bulurken, bu sayının beş yıl sonra 5.6 milyar olacağı tahmin ediliyor. Bir yıl içinde atılan SMS sayısı da 1 trilyon oldu. Bugün dünyadaki 50’den fazla operatör 3G ağı kurdu.

TÜRKİYE’DE DURUM
Türkiye’de ise 93 milyon kayıtlı cep telefonu mevcut. Her ay 1.5 milyon cep telefonu sisteme giriyor. Turkcell, Avea ve Vodafone’nun rekabet ettiği Türkiye’de aktif olarak kullanılan sim kart sayısı 60 milyonu geçti. 30 yaş altı gençlerin yüzde 88’i günde en az bir SMS atıyor. Türkiye, bu konuda İsveç’le birlikte dünya ortalamasının üstünde. Türkiye’de kullanıcıların yüzde 13’ü günde 10 SMS’ten fazla atarken, yüzde 17’si 5-10 ve yüzde 26’sı da 2-4 SMS atıyor.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:21 (UTC)    
Mesaj konusu:

Internet Explorer'ın düşüşü durmuyor

IE kullanım oranı Ağustos ayında düşüştü.

Microsoft üzgün: Internet Explorer Ağustos ayını önemli bir kayıpla kapattı. Rakamlar burada...

Web tarayıcı pazarı ile ilgili rakamların ardı arkası kesilmiyor. Geçtiğimiz gün burada Google Chrome'un ilk 24 saatte elde ettiği paydan bahsetmiştik. Ancak Chrome fırtınası bu kadarla sınırlı kalmadı.

Google Chrome dünya tarayıcı pazarının yüzde 1,41'lik kısmına sahip olmak için sadece üç güne ihtiyaç duydu. Böylece Chrome rakipleri Opera ve Netscape'i geçmiş oluyor. Bu rakamlar, tarayıcı pazarının önümüzdeki günlerde daha da kızışacağını gösteriyor.

Net Applications verilerine göre Internet Explorer, Ağustos ayı itibariyle pazarın %72,2'sini elinde bulunduruyor. Temmuz ayında ise, yine aynı şirketin yaptığı ölçümler IE'nin pazar ayını %73.1 olarak gösteriyordu. Diğer bir deyişle IE, bir ay içerisinde %0.9'luk pazar payını kaybetmiş bulunuyor.

Yıl geneline bakıldığında ise Ağustos ayında yaşanan bu düşüş IE'nin yıl içindeki en büyük ikinci pazar kaybı olarak görülüyor.

IE'de görülen pazar kaybına rağmen, Mozilla Firefox pazar payını artırmayı sürdürüyor. Temmuz ayında %19.2'lik bir pazar payı elde eden Firefox, Ağustos ayında da başarısını sürdürdü ve %19.7'lik bir orana ulaşmayı başardı.

Opera ve Safari'de durum nasıl

Apple Safari'nin payı %6.1'den %.6.4'e çıkarken, Opera ise %0.69'dan %0.74'e yükseldi.

Tüm bu rakamları bir araya getirdiğimizde ortaya şu sonuç çıkıyor: Internet Explorer hızla kullanıcı kaybediyor, rakipleri ise her geçen gün biraz daha güçleniyor. Microsoft'un bu düşüşü durdurmak için son şansı ise, hiç kuşkusuz Internet Explorer 8 olacak.

Net Applications'ın yönetici yardımcısı Vince Vizzaccaro'nun bu konuda yaptığı açıklama ise şöyle: "IE'nin pazar payını bu denli hızlı kaybetmesinin birçok nedeni olabilir. Ancak sanıyorum ki IE8'in beta sürümünü kullanan kullanıcılar, yeni IE'ye geçiş yapmadan önce diğer tarayıcıları da deniyorlar."

Google Chrome'un başarısına da değinen Vizzaccaro, çok kısa sürede Google'ın Chrome önemli bir pazar payını elde etmesinin bir sürpriz olmadığı görüşünde. Firefox ve Safari'ye göre konum itibariyle Chrome'un daha şanslı olduğunu ifade eden Vizzaccaro, Google'ın isminin bile Chrome için yeterli olduğunu vurguluyor.

http://www.veteknoloji.com/
______________


Mesaj07.09.2008, 20:23 (UTC)    
Mesaj konusu:

CERN: "Kara delikler oluşacak, ama zararsız"

CERN bilim adamlarının hazırladığı yeni güvenlik raporu, ortaya çıkacak kara deliklerin “mikroskopik” boyutlarda olacağını ve büyüyecek, hatta varlıklarını sürdürecek enerjiden yoksun olacakları için hemen yok olacaklarını savunuyor.

Bilim adamları Çarşamba günkü deneyin tehlikesiz olduğunda ısrarlı...

Evrenin nasıl meydana geldiğini anlamak için gelecek hafta büyük bir atom parçalayıcıyı çalıştırmaya hazırlanan bilim adamları, dünyayı yutacak bir kara delik meydana geleceği endişelerinin yersiz olduğunu söyledi.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı projesinin yeni güvenlik analizinde, yapılacak deneyin, dünyanın her gün yüksek enerjili kozmik ışınlarla çarpışmasından farksız olduğu vurgulanıyor.

Deneyi yapacak olan Avrupa Nükleer Araştırmalar Örgütü’nden (CERN) beş fizikçinin hazırladığı analizde “Doğa bugüne dek bu deneyi yaklaşık 100 bin kez yapmış durumda - ve gezegenimiz hala ayakta” deniyor.

Özellikle internette dolaşan bazı mesajlarda, atom parçalayıcının 10 Eylül Çarşamba günü çalıştırılmasıyla bir kara deliğe yol açacak güçlü enerji alanlarının ortaya çıkacağı ya da garip bir parçacığın oluşarak, dünyayı sıcak bir sıvıya çevireceği söylentileri yer alıyor.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, Fransa-İsviçre sınırında, Cenevre yakınlarındaki 27 kilometre uzunluğundaki bir tünele yerleştirildi.

Tünel Jura Dağları’nın altında, 50-175 metre derinlikte bulunuyor.

Alet Çarşamba günü ilk kez çalıştırılacak ve birbirine zıt yönlerde hareket eden, iki paralel proton demeti yollayacak.

Protonlar ışık hızına yaklaştığında, çarpıştırıcının içindeki süperiletken mıknatıslar ışın demetlerinin yönünü değiştirerek, protonları muazzam bir hızla birbiriyle çarpıştıracak.

Amaç, 14 milyar yıl önce evrenin meydana geldiği Big Bang/Büyük Patlama’dan mikrosaniyeler sonraki ortamı yeniden yaratmak.

Çünkü bugünkü evrenin temel taşlarının o anlarda şekillendiği düşünülüyor.

Bilim adamları çarpışmadan doğacak “enkazı” inceleyerek, evrende bugüne dek sır olarak kalan bazı konulara ışık tutmayı umuyor.

Örneğin madde, karşıt maddeye nasıl galip geldi? Karanlık madde nasıl oluştu? Hatta evrende daha da fazla boyut olduğunun kanıtları bulunabilir mi?

CERN bilim adamlarının hazırladığı yeni güvenlik raporu, ortaya çıkacak kara deliklerin “mikroskopik” boyutlarda olacağını ve büyüyecek, hatta varlıklarını sürdürecek enerjiden yoksun olacakları için hemen yok olacaklarını savunuyor.

Rapora göre “Her bir proton çarpışmasından ortaya çıkacak enerji, iki sivrisineğin çarpışmasıyla ortaya çıkacak enerjiden farklı değil.”

Fransa hükümeti ise resmi bir kuruluş olan Nükleer Güvenlik Kurumu’ndan ayrı bir rapor istedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 29 Ağustos’ta deneyin durdurulması için yapılan başvuruyu reddetmişti. Başvuruyu Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nden bir biyokimyacı liderliğindeki bir grup vatandaş yapmıştı.
______________


Mesaj07.09.2008, 20:24 (UTC)    
Mesaj konusu:

Öğretmenlerin İnternete Bakışı

Eğitim ve öğretim konusunda kimi zaman öğretmenlerin yerini alıp almayacağı tartışılan internet dünyasına bu meslek grubunun bakışı nasıldır dersiniz?


Yapılan araştırmalar, öğretmenlerin internet konusunda ikiye bölündüğünü gösteriyor. Web 2.0 uygulamalarının eğitime olan etkisi hakkında yapılan bir araştırmada, öğretmenlerin yarısının Wikipedia ve benzeri araçları faydalı bulduğu, diğer yarısının ise bu gibi oluşumların, öğrencilerin derse odaklanmalarını engellemekten başka işe yaramadığını düşündüğü ortaya çıktı.

Beşte Biri İnterneti Bilmiyor

Aynı araştırmanın sonuçlarına her beş öğretmenden biri, Web 2.0 ile ilgili bilgi veya tecrübeye sahip değil. Ayrıca öğretmenlerin %23'ü, Facebook gibi sosyal ağ sitelerinde öğrencilerin çok fazla bilgi paylaştıkları için endişeleniyor.

Araştırmayı yapan ntl: Telewest Business yetkilileri, okulların öğrencilere en iyi imkanları sunabilmek için internetle daha içli dışlı olmaları gerektiğine dikkat çekerken, Web 2.0'ın etkileşimli yapısı gereği öğrencilere faydalı olacağının da altını çiziyor.
______________


Önceki mesajları göster:   


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Türkçe Çeviri: phpBB Türkiye & Erdem Çorapçıoğlu